Kudüs'te bir sonbahar mevsimi. Bıçak gibi ortadan ikiye bölünen kutsal şehir. Mescid-i Aksa, yani "uzak mescid"... Bir yanında 'Ağlama Duvarı' önünde ağlayarak dua edenler, diğer yanında Mescid-i Aksa içindeki 'Muallak Taşı' boşlukta asılı duran taşın altında namaz kılanların gözyaşı. İki ayrı dünyaya kutsal şehir Kudüs'te şahit olunca kendime sordum; Bir taraf kaybettiklerine ağlıyordu, ya diğer taraf? Bu ne yaman çelişkidir böyle? Sahi, kim neden ağlıyordu? sorularını kendime sordum; 'Muallak Taşı' altında. Boşlukta asılı duran bir millet vardı bu kutsal şehirde. Bir de boşlukları çok uzaklardan göç ederek gelip "uzak mescid"in tam ortasına bir duvar ören ve yerleşen bir millet vardı... *** Duvarın iki yakasında ölüm vardı. Duvarın ağzında ağıt. Duvardaki destan kanla yazılmıştı. Kutsal şehrin anahtarı çalındı bir gece yarısında. Duvarın bir yakasında toprağı elinden alınmış bir millet, diğer tarafında hâlâ almaya çalışan ve bu yüzden ağlayan başka bir millet... Kimin gözyaşında rahmet var peki? O rahmet elbet bir gün inecektir o kutsal şehire. Şimdi elinden toprağı alınan millete deniliyor ki; 'Birlikte yaşamayı artık öğrenin!' Nasıl birlikte yaşamayı öğreneceklerdi! Kim öğretecekti? Berlin'deki utanç duvarının yıkılışına alkış tutan dünya, 'Ağlama Duvarı'nın arkasında yaşamaya mahkum edilen ve toprağı elinden alınan milletin dramını ne acı ki seyrediyor. Bu ne sessizliktir? Bu ne yaman çelişkidir böyle? *** Bize; ülkemizin vatandaşları ile birlikte nasıl yaşayabileceğimizi öğreten birileri fildişi kulelerinde safça hayaller kuruyor. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'e büyük acı veren 'baba katili ile baban bir safta' mısrasındaki hayaletlerin hayalidir bu. Kâbustur bu. Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile teröristlerin aynı parti çatısı altında olabileceğinin hayalini kurmak acaba gerçekten saflık mıydı? Bir yanda şehitlerine ağlayan Başkomutanın gözyaşı; diğer yanda bu eşkıyaların yüzleri. Bu gözyaşı ile bu eşkıya yüzleri kim hangi çatı altına sığdırabilir ve buluşturabilir ki? Karadayı Paşa şiddetle yalanladı bu fanteziyi ve bozdu oyunu. Bu ne biçim hayaldir? Bu ne yaman çelişkidir böyle? *** "Kalbin saflığı iyiliğe, aklın saflığı ise deliliğe delalettir" derler. Şehit askerlerinin başkomutanı ile dağ eşkıyalarının akıl hocalarını aynı parti çatısı altında toplandığını hayal etmek de artık safiyane hayalden sayılır oldu. Eşkıya yüzlerin sofrasına mı hayaletlerin hayallerine mi düştük! Bu ne yaman çelişkidir böyle?