Kırım Hanı köprüyü Polonya askerine açınca Viyana kapılarına dayanan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa arkadan hançerlenir... Büyük zafer, bir hainin ihaneti ile noktalanır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gürleyerek; -Yaktın bizi hain! der. Bir hain, koca Osmanlı Ordusunu Viyana kapılarından geri döndürür. * Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın feryadının, ciğerine saplanan hançer yarası gibi ihanet acısının ve gözyaşının bir önemi yoktur İstanbul'da... Sarayda oturduğu yerden iktidar ve istikbal peşinde olan bazı paşalar, bozgunu fırsat bilip Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın idam fermanını çıkarttırmayı başarır... Bu olay bir hain yüzünden büyük zaferlerin eşiğinden dönüşün ne başı ne de sonuydu. İhanet gözlere uzaktan seyredilen bir güneş gibi pırıltılı geliyordu ama yaklaştıkça yakıyordu... Lakin, asıl hesaplaşma 'yangın yeri'nde olacaktı... Bu yüzden tüm buluşmalar, hesaplaşmalar bu yangın yerine ertelendi. * Buluşmalarını, hesaplaşmalarını öbür yakaya bırakan ve yarasını derinde saklayan dostun yorgun yüzüne bakıp bakıp durunca, 'İhanetlerin bedelini hep sadıklar mı öder?' dedikten sonra Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın uğradığı ihaneti hatırladım. Dostun, gülen yüzünü çilenin çizgileri kırıştırmış gibiydi. Alışık değildim, böyle görmeye. İhanetler, arkadan vurmalar, kalleşlikler yormuştu O'nu... Yine de ağzından kötü bir söz çıkmıyordu. "Dünya bir hiçtir, onunla uğraşanlar da bir hiçtir..." diyerek ihanetlere imza atanları Allah'a havale edişinin bin defa şahidiydim... Sabrına âşık olmuştum... * Duvar gibi dimdik durabilmeye, kelimeleri bir araya getirebilmeye uğraşırken, aklım başımdan uçup gitmişti taa uzaklarda kalan, yirmi yıl öncesindeki ilk gördüğüm güne. Aklımı getiremiyordum uzaklardan. Dudaklarım titriyordu. Ağlayacak gibi oluyordum ama yapamadım. Gülmek istedim. Başaramadım. Neyi başarabildin ki? diye kızdım kendime. Dışarı çıktığımda bir duvarın dibine diz çöküp ağladım. Kan gibi gözyaşımı bir kerede içime döktüm. * İhanetin bedelini her zaman hainler değil, sadıklar öder. Ve ödeyecekler... Gelenek haline gelen bu davranışımız artık doğru bir duruş sayılmaya başlandı... Bin yıldan beri hainlerin ihanet faturalarını ne hikmetse sadıklar ödedi. Ve ödeyecekler... Yara bugünün değil; düne ait sayfalarda gizli. Yarasını derinde saklayan adamlar kolay bulunmaz ve bir günde yetişmez. Bu yara da bir günde iyileşmez... Lakin bir hiçin peşinde koşanlar 'yarasını derinlerde saklayan adamları' anlayamazlar, tanısalar bile...