Mağlubiyetten korkanlar, kaybetme telaşına ve hırsına yenik düştükleri günden beri, her yolu mubah görür. Mağlup olma korkusu yüzünden yenilmemek uğruna zafere giden her yolda işlenen günahlardan zevk alanlar, ölümün bir gün kendilerini de mağlup edeceği gerçeğini unutur... Nobel ödüllü İrlandalı yazar Samuel Beckett'in; "Sürekli denedin ve sürekli yenildin. Olsun, yine dene, yine yenil ve daha güzel yenil!" sözündeki zarafeti de kavrayabilmek gerekir. Zafere giden yolda geçerli tek kuralın, sürekli kazanmaktan geçtiğini düşünenler kaybetmenin de güzel bir yanı olabileceğini hep gözardı eder... * Savaşları ordular kazanır, krallar kaybeder. Paraları şirket çalışanları kazanır, patron batırır. Maçı takım kazanır, ama teknik direktör yenilir! Merhametten bin menzil uzak iki yüzlü dünyanın insanlarına mahsus bir bakış açısıdır, başarıya ortak olup, başarısızlıkta fareler gibi kuytu deliklere kaçmak... Düne kadar başarıların ortakları, sıkıştıklarında mağlubiyetleri tek kişinin sırtına yükler ve deniz kenarından batışı seyreder... * Başarılardan kendine pay çıkartan çok, zarara ise yanaşan yok. Oysa hiç kimse; mağlubiyetlerin ardından kendine 'bu işte katkı payım ne kadar?' sorusunu sormaz. Çünkü; korkaklar daima hesaplaşmaktan kaçar. Artık birilerinin çıkıp tüm insanlığa; zafere giden her yol mubah değildir, diyerek haykırması gerekli...