Kürt anasını görmesin

A -
A +

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in açtığı kadınlar plajı hafta sonunda tüm yurt sahillerinde protesto edildi.
Kadınlı erkekli vatandaşlar el ele tutuşarak denize atladılar. Türel'in bu icraatının ayrımcılık olduğunu söylediler.
Siyasetin gasbedilmiş bir hakkı muhataplarına iade etmesinin ayrımcılık olarak tanımlanmasını anlamakta zorlanıyorum.
Hatırlayacaksınız, aynı tartışma Kürt çocukların anadillerinde ders görebilmesi için yasal düzenleme yapıldığında da gündeme gelmişti. O zaman da kendi özgürlükleri pahasına olamayan bir hak iadesini tehlike saymışlardı.
Düşünün, bir kentte gündelik yaşam pratiklerini inancına uygun şekilde yerine getirmek isteyen insanlar var. Yine aynı kentteki başka bir grup insan da kamusal alanın pratiklerinin kendilerine göre belirlenmesini istiyor. Başka taleplerin reddedilmesi gerektiğini söylüyor. "Norm benim" diyor. Bu durumda ayrımcılık yapan, ötekinin hakkının tanınmasına karşı olan değil midir?
Antalya'da kilometrelerce sahilin hiç olmazsa küçük bir kısmının kendi hemcinsleriyle denize girmek isteyenlere ayrılması kime zarar verebilir ki?
Kaldı ki icraatı yapan Belediye Başkanı kadınlar plajının seçmenlerine vaadi olduğunu söylüyor. Yani meşruiyete de sahip bir icraat, zira talep var.
Ancak hepimiz biliyoruz ki bu mantık, mevzuda yerleri "yasakçı" cepheye düştüğü hâlde kendilerine özgürlükçü diyenlerin umurunda değil.
Tartışmanın seküler tarafını işgal ettikleri hâlde tezlerini "bu dünyadan" verilerle destekleyemiyorlar.
Kilometrelerce ülke sahilinin ancak binde birinde denize girebilme hakkının mücadelesini veren "ötekilerin" niyetini okuyorlar. "Ötekilerin" bir gün mutlaka tüm sahilleri kendi isteklerine göre düzenleyecekleri şeklindeki "inançlarını" tartışılmaz bir delil olarak sunuyorlar.
Dertleri genel olarak "muhafazakârlık" olduğu için bu talebin altındaki çapanoğlunun da "din" olduğunu düşünüyorlar. Dinî gerekçeler dışında da bir kadının pekâlâ kadınlar plajı talep edebileceğini akıllarına getiremiyorlar. Bu da tartışmayı seküler argümanlarla konuşulabilecek teknik boyuttan çıkartıp din diyanet çerçevesine hapsediyor.
Aslında yaptıkları, son isteği sorulunca beraber idam edildiği düşmanı Kürt'ü gösterip "son isteğini yerine getirmeyin, anasını göremesin" diyen fıkra karakterinden farksızlar.
Zira bir kesimin kendilerine zarar vermeyen özgürlüğüne karşı çıkarak ülkedeki total yasak kümesinin erimesine engel olurken, son arzuları "özgürlüklerine" hizmet ettiklerini sanıyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.