Tanıyın bunları ve sakının evlatlarımızı

A -
A +
Çarşamba günü, bir polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen henüz 15 yaşındaki Berkin Elvan'ın cenaze töreni vardı. On binlerce insan, tüm Türkiye'nin yüreğini yakan bu acı ölüm için sokağa çıktı.
Ne var ki asgari vicdan sahibi her insan için aynı değerleri ifade eden Berkin'in 16 kilo kalmış bedeni, kimileri için yalnızca bir araçtı.
Önce yüreklerdeki acıyı dindirmeyi değil, adeta yangına çevirmeyi amaçlayan "taziyeler" yayınlandı.
Youtube'daki vaazlarından birinde "Tunceli Alevileri dinsizdir" diyen Pensilvanya'daki, yayınladığı mesajında, ölü çocuğumuzun dini, etnik kimliği umurumuzdaymış gibi, Berkin'in Aleviliğini hatırlatıyordu.
Ardından adı, yakın geçmişteki faili meçhullerle, devletin halkın üzerindeki demir eliyle özdeşleşmiş bilmem kaçıncı cumhurbaşkanı taziyesinde "hunharlığı" keşfetti...
Gezide proleterliğe terfi eden, milyon dolarlık "çapulcu" iş adamı gerine gerine, iş yerlerini akşamki olası olaylar için "hazırlattığını" ilan etti. Reklam panolarına para harcamak yerine, 15 yaşında bir çocuğun birkaç kilo kalmış cansız bedenine gözünü dikti. "Allah yardımcımız olsun" diye bitirdiği "öngörülü" mesajının akşamında, 2 gencecik evladımızın ensesinde ölümün soluğu hissedildi.
Uludere'de katledilen kaçakçı çocuklardan "katır" diye bahseden "Türkiye Türklerindir gazetesinin" yazarı, çok şükür Berkin'in insan olduğunu yazabildi. 2004'te Mardin'de Uğur Kaymaz'ın körpecik bedeninden 13 kurşun çıktığı günün ertesinde "tribün terörünü" işleyen Hürriyet de Berkin'i manşetten görmüştü.
Cenaze günü, yerini akşamın vandallığına bırakırken ekranlar da hareketlendi. "Ne yazık sokaktaki karışıklıklar bitiyor" diyen spikeri, aykırı moderatör devraldı. Yabancılaştırma efektinin canını okuyup ekranın gözüne bakarak eski bir bakanın Berkin'le ilgili mesajını kınayan bu arkadaşı da tanıyorduk.
Nerden mi? Lice'de 12 yaşında top mermisiyle öldürülen Ceylan Önkol'un adını ağza almanın suç sayıldığı zamanlardan. Bu haberi yapan bizlerin "Kürtçü, yandaş, ordu düşmanı" ilan edildiği, cinayet hakkında tek satır haberin yapılmadığı 2009'lardan. Siyasal iktidara çakmaya yaramadığından, öldürülmüş yoksul Kürt  çocukları için henüz Taksim'e çıkılmadığı günlerden...
İşte şimdi Berkin ile ilgili saygısız bir mesaja kızan bu aykırı zat o zaman Ceylan Önkol'un hesabını soranlara, haberini yapanlara çakacağım derken Ceylanımızı şu ifadeyle anıyordu:
"Dayak yiyen kadınlar için en çok onlar gözyaşı döker, tekel işçileri adına en çok onlar dertlenir, sokakta leşi bulunan çocuğun ağıdını da onlar yakar... Tek dertleri demokratik, özgür bir ülkede yaşamaktır(!)"  Cihangir'in liberal çocukları, Birgün/06.04.2010
"İyi ya işte, şimdi anlamışlar hatalarını. Berkin'in acı sonu ölmüş vicdanlarını diriltmiş. Artık çocuklarımızın ölüsünü ayırmıyorlar mı" diyorsunuz?
Keşke... Ama nerede. Berkin'in cenazesi dağıldıktan sonra o çok "arzu" edilen, AVM'lerde su depolanarak beklenen karanlık yayıldı Türkiye'ye.
Bu sefer de Okmeydanı'ndaki Vandallar 22 yaşındaki bir delikanlının canını aldılar. Burak Karamanoğlu toprağa gitti. Tunceli'de de yine ekmek peşindeki bir delikanlı, 30 yaşındaki  polis memuru Ahmet Küçüktağ, protestolar sırasında kalp krizi geçirip öldü.
Ve yukarıda saydığım tüm bu aktörlerin bir gün önce avaz avaz çıkan sesi kısılıverdi. Ne Burak var dillerinde ne de Ahmet. Bugünkü gazetelere, TV programlarına bir bakın, bu zatların sessizliğinin mottosu kulaklarınızı tırmalayacaktır.
"Bütün çocuk cenazeleri eşittir, ama bazıları daha eşittir!"
Aklım bilincim yettiğince ölüleri çocuk, büyük, Kürt, Türk, Alevi, Sünni diye ayırmadım. İstanbul'da molotofla yakılan Büşra Sarıkaya'yı da yazdım, Ceylanımızı da... Gezinin kurbanları Ali İsmail'i de, Berkin'i de, Burak'ı da... Hopa'daki eylemde kalp krizi geçiren Metin Lokumcu'yu da, Tunceli'de ölen Ahmet'i de...  "Hayata dönüş katliamı"nı da, Tokat'ta katledilen askerleri de. Cezaevindeki Güler Zere'yi de, nakil aracında yanarak ölen "adli mahkumları da..."
Dün Yusuf Ziya Cömert'in Berkin için yazdığı yazısında dediği gibi "marifet değil bu" elbette. Özür dilerim. Ama bu gürültüde, işitilen sesin cellada mı yoksa kurbana mı ait olduğunu rahatça ayırabilelim diye hatırlatmalara mecburuz. Hem bakarsınız belki mecbur kalır ve bir çift laf da Burak için, Ahmet için ederler.
Ayırın, tanıyın bunları... ve kendinizi,  çocuklarımızı adalet ve vicdan makyajlı kinlerinden sakının.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.