"Nükleer" kelimesi "yok eden güç" anlamına geliyor ki, oldukça ürkütücü. Hele, insanların belleğinde Hiroşima ve Çernobil örneği varken. Fakat, çağımız bilim çağı; son hızla ilerliyor. Artık, "nükleer" kelimesi "sağlığı" da ifade eder oldu. Nükleer Tıp radyasyondan faydalanıp hasta tedavi ediyor. Daha doğrusu, kesin tedavi fırsatını onun sayesinde yakalıyor. En büyük kullanım alanı da kanser. PET/BT uygulamasına tabi tutulan kişi radyasyona muhatap kalıyor elbette ki ama alınan sonuç bir o kadar başarılı. Dolayısıyla da gün be gün yaygınlaşıyor bu uygulama. Kanserin vücudun hangi bölgelerine yayıldığını ve uygulanan ilaç ve kemoterapi tedavisinin ne kadar başarılı olduğunu tespit ve takip ancak "nükleer tıp" sayesinde mümkün oluyor çünkü. Burada akla şu soru geliyor tabii: Radyasyon hastaya zarar veriyor mu? Veriyorsa, ne kadar veriyor? Bu sorunun cevabını Türkiye Nükleer Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünlü'den aldım. "Kullanılan radyasyonun miktarı ve zamanı çok önemli" dedi Ünlü. Az kullandığın takdirde zararı yok denecek kadar azmış! Zaten öyle de yapıyorlar. Fakat, bu her zaman böyle olmayabiliyor. Paragöz bir doktora gidilirse şayet, "Hemen bir tomografi çektirelim" deyip hastanın gereğinden fazla radyasyon almasına neden olabiliyor! Dikkat edilmesi lazım. Normal hayatta da radyasyon alınıyor. Uçağa binen de muhatap oluyor radyasyona, şehir trafiğinde dolaşan da. X-Ray cihazından geçen ve cep telefonu kullanan da. Tomografi ve PET gibi radyasyon yayan cihazların riski şu: Tabiatta dört senede alınan radyasyonun bir defada alınıyor olması! Tıp bilimi, "daha iyi cihaz ve daha az radyasyon" fikrinde ısrarlı ve gereğini yapıyor. Gözünü para hırsı bürümüş olan doktorlar bu çerçevenin dışında tabii ve onlara karşı daima dikkatli olmak gerekiyor. Prof. Ünlü'ye, 'Hasta ne bilsin' diye sordum. 'Radyasyon yayan bir cihaza girmenin gerekli olup olmadığını!' Cevap oldukça düşündürücü: "Hasta yakını, 'hastamıza tomografi yapmadılar ve öldü' diye doktoru mahkemeye veriyor!" Değneği ters tarafından tutan da oluyor demek ki! Hasılı; radyasyon yayan nükleer cihazlar, yeni olmaları ve doğru uygulanmaları şartıyla insan sağlığına olumlu katkı sağlıyor. Bilhassa akciğer kanserinde. Bu cihazlar; kanserli hücrelerin canlı olup olmadığını, canlı ise nasıl bir tedavi uygulanması gerektiğini tespit etmeye çalışan doktorun en önemli yardımcısı. Karaciğer ve tiroit kanserinde de öyle. Bir tek şartı var bu işin: Doktor ve hastanın şuurlu olması.