AB kriteri bu işte

A -
A +

Türk döneri son senelerde AB pazarında fırtına gibi esip kendi kültürleri olan fast food sektörünü yerle bir etti. Avrupa günde 3 bin tona yakın döner tüketiyor şimdi. Türkiye ise 2 bin 500 ton. Üç aşağı beş yukarı aynı. Yalnız bir fark var arada. Türk halkı 20 bin, belki de 25 bin farklı kişinin hazırladığı döneri yiyor. Avrupalı ise en fazla 200 firmanın. 200 firmayı denetlemek mi kolay, 20 bini mi? Avrupa 200 firmanın standarda uyup uymadığını anında denetleyebiliyor. 20 bin firması olan Türkiye nasıl yapsın bunu? İşini titiz yapanları tenzih ederim ama bu 20 binin içinde öyle dönerciler var ki, değil yaptığını yemeye, dükkanına girmeye midesi dayanmaz insanın. O kadar sağlıksız, o kadar hijyen dışı ortamlarda iş yapıyorlar ki, anlatamam!.. Ya kullandıkları et? Etin kilosu 12-15 YTL iken adam kilosu 3-5 YTL'ye döner satıyor! Nasıl oluyor bu? Döner etinin içine her bir şeyi koyuyor da ondan!.. Türkiye'de döner fabrikası yok değil var. Fakat, ciroları öyle Avrupa'daki gibi 15-20 ton değil. 1, bilemedin 2 ton. Tek istisnası Bereket Döner bunun; günde 15 ton üretim yapıyor. Bereket Döner'in sahibi Hayrettin Taşkıran etin denetlemeye en fazla gerek duyulan gıda olduğuna dikkat çekti ve iyi muhafaza edilmediği takdirde etin hemen bozulacağını söyledi. Bereket Döner'in Çatalca'daki fabrikası et işleme tesisi değil sanki de moda atölyesi. Pırıl pırıl, temiz. Birinci kalite etten hazırlanan döner şoklanıyor. Bu işlem dönerin pişip tüketilinceye kadar bozulmadan muhafaza edilmesine yardımcı oluyor. Otelin varsa yaşadın Türkiye'de en hızlı gelişen sektörlerden biri de turizm. Tekstil başta olmak üzere birçok sektörde kâr kalmadı. Dolayısıyla çıkan çıkana. Eee... adamın elinde para var, ne yapsın? Koşup bir otel açıyor. İyi de yapıyor haa, onu da söyleyeyim. Artık Türkiye sadece kum-deniz ve güneş turizmine hitap etmiyor çünkü. Kongre, eğitim, spor, yayla ve dağcılık turizmi yaygınlaşıyor. Bu da haliyle otele duyulan ihtiyacı arttırıyor. Şile Dedeman mesela; yeni açıldı. Daha bir sene bile olmadı yani. Yüzde 85 doluluğa erişmiş. Genel Müdür Kamil Erenyatır, "Hedefimiz yüzde 65'ti. 20 puan aştık o hedefi" dedi. Talep ve o talebe doğru cevap veren bir arz olunca hedefler anında aşılıyor tabii. Şile ne ki? İstanbul'a taş çatlasa bir saat. Orman ve denizin buluştuğu yer. Kafa dinlemek için birebir. Pazar-Perşembe kongre, seminer, ürün lansmanı. Perşembe-Pazar tatil. İlaç firmaları ve bankalar sıraya girmiş seminer ve eğitim için. Birçok firma yönetim kurulu toplantısını dahi Şile Dedeman'da yapıyormuş. Erenyatır İspanya ve İtalya başta olmak üzere Avrupa'dan ilk defa Şile'ye turist geldiğini söyledi. Rus ve Orta Doğulular da ilgileniyorlarmış artık. Çevreye fayda işte. AB kriteri bu işte Rektörün örnek davranışı Malatyalı İşadamları Derneği'nin (MİAD) Holiday Inn Otel'deki iftar yemeğine katılan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik, iki profesör arkadaşıyla birlikte el ele tutuşup kürsüye çıktı ve "Biz" dedi. "Gece gündüz çalışıp donanımlı gençler yetiştirmeye hazırız. Kapımız iş adamlarına açık. İş birliği, fikir birliği yapalım" dedi. Cemil Çelik'in elinden tuttuğu Prof. Dr. Sezai Yılmaz olsun, Ramazan Özdemir olsun her ikisi de bundan 3 ay kadar önce rektör adayı idi ve kıran kırana bir seçim yaşadılar. Seçim bitti, rekabet de bitti. Eğitimin her şeyden önemli olduğunu göstermek için bu örnek davranışı sergilediler. Takdir de topladılar. Malatyalı iş adamları ayakta alkışladı kendilerini. MİAD Başkanı Yunus Akdaş, İnönü Üniversitesi'ne her türlü desteği vermeye hazır olduklarını belirtip MİAD Akademisi kurduklarını ve üniversite-sanayi iş birliğinin temelini burada atacaklarını söyledi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.