AB pasaportun var mı arkadaş?

A -
A +

Daha dün AB çığırtkanlığı yapıyordu, bugün süngüsü düşük dolaşıyor. Ne bu? Etmeyin eylemeyin ağalar, tamam istediğiniz her şey olacak ama bu kadar acele niye? AB deyince aklınıza hep pasaport ve euro geldi ve dolayısıyla sonuç size göre böyle hüsran oldu tabii. Beklediğiniz pasaport ve para cebinize girmeyince caz ediyorsunuz. Sanki, çığırtkanlığa pasaport veriyorlarmış gibi. Bu ne acele kardeşim. 15 günde hem pasaport hem iş hem de para! Nerede bu yoğurdun bolluğu? Müzakere tarihi başladı başlamasına ama önce tarama süreci! Türkiye'nin uygulamaları, hukuku, icraatları AB'ye ne kadar uyuyor acaba? Bütün her şey didik didik edilip taranacak önce. Uydu, uydu; uymadı eh! Uydurmanın 40 bin çeşidi var. Biri olmazsa biri!... Bir sene sürer, diyorlar tarama süreci için ama ben o kanaatte değilim. Gümrük mevzuatımız taa Gümrük Birliği'nden itibaren uydu AB'ye. Sağlık, eğitim, ulaştırma da öyle, üç aşağı beş yukarı. Asıl mesele çevre, gıda ve bir de tarım konusunda düğümleniyor. Bu konular Türkiye'nin zayıf karnı. Fakat, öyle böyle derken zaten neresinden bakarsan bak; bir 10 sene var Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasına. O vakte kadar bunlar da hale yola sokulur herhalde. Demek ki pasaport isteyenlerin daha 10 sene beklemesi gerekiyor!.. Veriverselerdi iyi olurdu tabii de Avrupalıların o konuda başı dertte. Avrupa vatandaşının ödü kopuyor, "Ucuz işçi gelir de benim rahatım kaçar mı?" diye. Zaten Türkiye'nin AB'ye çok büyük katkısının olacağını bilmese, AB'li siyasiler mevcut şartlar içinde Türkiye'nin adını bile anmazlar ama elleri mahkum. Türkiye, kendi kıymetini bilmiyor ve yeteri kadar ağırlığını koyamıyorsa da aklı başında Avrupalı, Türkiye'nin değerini biliyor. Türkiye olmadan 'birlik' olamayacaklarını, genişleseler bile maksada ulaşamayacaklarını bilmekle kalmıyor, Türkiyesiz 5 para etmeyeceklerinin de farkındalar. "Bu nasıl iş kardeşim" diye parmağını sallayan muhalefet ve aslan sosyal demokratlar da biliyorlar işin bu yönünü ama kolaycılığa kaçıp; neden hâlâ Türk işçisinin serbest dolaşım hakkının verilmediğini siyasi polemik haline getiriyorlar. 10 sene uzun diyenleri duyar gibiyim. O halde şöyle demek lazım: Türkiye süte su, bibere kiremit tozu, tereyağına margarin karıştırmayı ne zaman bırakırsa işte o zaman AB'ye girer. Tabii, trafik kurallarına riayet etmek, araçların önüne atlamak yerine geçitleri kullanmak gibi bazı şeyler de var ama nasıl olsa öğreneceğiz diye zikretmiyorum. Bu arada AB'nin neden eli bize mahkum meselesine gelince. Türkiye'nin güvenlik gücü olmadan Avrupa genişleyip birlik olamaz da ondan. Daha birçok mecburiyetlik sayabilirim aslında da ne gerek var? Türkiye istese bile kimse karşılığını almadan bir diğerine zırnık koklatmaz. AB'ye üyeliğimizi AB bizden daha çok istiyor, bu kesin. Yeter ki biz sağlam duralım ve "Bizi alırlar, almazlar" gibi komplekslere girmeyelim. AB kriterleri, diplomatik atraksiyona, ticari dehaya, ilmi başarıya prim veriyor da tatlı su uyanıklığı yapanlara prim vermiyor. Bunu da unut-ma-ya-lım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.