Müsaadenizle biraz tatile çıkmak istiyorum. Yoruldum, diyemem. Gezip tozuyorum. Çeşitli yörelerin lezzetli yemeklerini yiyor, güzelliklerini görüyorum. Nasıl yoruldum diyebilirim?!. Eee, izin yapmak da ne oluyor peki? Yaptığım 335 günlük izne, kalan 30'u da böyle ekliyor ve 365'i tamamlıyorum. Bir nevi sağlama alma durumu! Daha ne olsun?!. İzne çıkmam en azından böyle bir işe yarıyor. İzne çıkmamın bir ayrı özelliği de şu: Çevreye, bir haberci gözüyle değil de kendi gözümle bakma imkânını bulmam. İki bakış arasındaki fark nedir? Söyleyeyim. Haberci, adı üstünde olayın haber tarafına bakar ve geri kalanını "teferruat" kabul eder. Halbuki, o teferruat hayatın ta kendisidir. Haber niteliği yoktur ama insanı dinlendiren gerçek hayat odur. Bir çiçeğin veya çağlayanın haber özelliği var mı? Yok! Haber peşinde koşuyorsa, o çiçeğin kokusu, ya da suyun çağıldayışını durup dinlemez haberci. Şimdi, tatile çıkıyorum ve çağlayanın, tabiatın ve çiçeklerin tadını çıkaracağım. 30 gün izne çıkıp da kendimi unutturacak değilim tabii. 15 gün! Gidip geleceğim. Van ve Hakkari tarafında geçireceğim iznimi. Arvas ve Nehri'yi ziyaret edeceğim. Besleneceğim yani. Dönüşte sizinle paylaşacağım konular olacak elbette. Şimdilik müsaadenizle...