ABD ne istiyor?

A -
A +

Hemen belirtelim ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD Başkanı George W. Bush ile görüşmesinin ardından yapılan açıklamalar olumlu. Başkan Bush, "PKK barışın düşmanıdır. Terörle mücadele eden Türkiye'nin yanında olacağız" dedi. Ayrıca Bush, Türkiye'nin AB üyeliğinden Avrupa'nın çok fayda göreceğinin de altını çizip şu ifadeyi kullandı: "Türkiye, dünya üzerindeki milletler için muhteşem bir örnek oluşturuyor." Hepsi hoş hepsi güzel de... bu açıklamalar yeni değil ki. ABD, Türkiye'nin AB üyeliğine eskiden beri sıcak bakıyor ve destek veriyordu. PKK konusunda ise Erdoğan'ın 5 Kasım'da gerçekleştirdiği Washington ziyaretinin ardından fiiliyata dökülen iş birliği malum. ABD'nin anında istihbaratı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin havadan yaptığı bombardıman. Ve tabii yüzlerce terörist öldürüldü. Abdullah Gül, "Terörle mücadelede ABD'nin bizden hiçbir beklentisi yok" şeklinde bir açıklama yaptı. Acaba? Gerçekten yok mu? Bu soruyu cevaplandırabilmek için biraz geriye gitmek ve de Bush'un sarf ettiği sözlerin satır aralarını iyi okumak lazım. Bush Türkiye'nin bir enerji koridoru olduğunu vurguladı mesela. Avrupa'nın nasıl oluyor da bu özelliğin farkında olmadığını belirtti ayrıca ve enerji kaynaklarının güvenliğini birlikte sağlamak maksadıyla Türkiye'nin de bir şeyler yapması gerektiğini söyledi. PKK terörü ile mücadele etmenin yetmeyeceğini, siyasi şartların da iyileştirilmesinin şart olduğunu bildirdi. Bunlar bir şey istemek değil de ne peki? Türkiye'nin başta doğal gaz olmak üzere enerji konusunda İran'a bağımlı olmasının yanlış olduğuna işaret eden Bush, Kuzey Irak'ta da doğal gaz kaynaklarının var olduğunu boşuna mı söyledi? Kuzey Irak'taki menfaati gösterip iş birliği istiyor adam. ABD'nin İran'a bakışı herkesin malumu. "Onu bana bırakın. Enerji ihtiyacını Irak'la halledin" demeye getiriyor. Türkiye'nin İran'dan uzak durmasını istediği de apaçık belli. Tam destek mi? ABD'nin siyasi duruşunda esneme olabilir belki ama menfaatlerinin uzun vadeli olduğu kesin. Ve bu menfaatlere kavuşmak için geliştirdiği stratejilerde de herhangi bir değişiklik yok! Olamaz da. ABD ne BOP'tan vazgeçmiş, ne de Körfez'deki enerji kaynaklarına ulaşma azim ve gayretinde bir azalma olmuştur. ABD kendi çıkarlarını koruyor ve bunun için lazım olan her türlü kıvraklığı gösterip bir an önce hedefine ulaşmak istiyor. Dolayısıyla, herhangi bir talebi olmadan ilanihaye Türkiye'ye destek vereceğini beklemek pek akıllı bir düşünce biçimi olamaz kanaatindeyim. ABD, "Gel" diyor Türkiye'ye. "Gel, kontrolüme aldığım petrol kuyularını korumada bana destek ver." ABD Orta Doğu petrolünü kontrolü altına almak istiyor. Bunun için en büyük desteği aldığı Kürtleri kırmayı aklından bile geçirmez. Buna rağmen Türkiye'ye istihbarat desteği veriyor ve Barzani'nin tepkisini görmezden geliyorsa, mutlaka bir beklentisi vardır. Bölgede ABD'nin İsrail, Suudi Arabistan ve bir de Kürtler olmak üzere 3 müttefiki var. Fakat, ittifak yaptığı bu üç unsurun ABD'nin menfaatlerini korumaya yetecek kadar askerî gücü yok. ABD'nin kendi askerini getirip onlara bekletmesi de söz konusu olamaz. Kamuoyu tepki gösteriyor buna çünkü. ABD Bölgedeki askerî gücünü artırmak istiyor. Bu da ancak, Türkiye'nin desteği ile mümkün. Her iki taraf da bunun böyle olduğunu biliyor aslında ama ittifak yapamıyorlar bir türlü. ABD tarafı kartları açık oynuyor; politikaları açık ve net. Türkiye ise ne "evet" diyebiliyor ABD'nin taleplerine, ne de "hayır" diye kestirip atabiliyor. Bu da büyük handikaba neden oluyor tabii. 1999 senesinde Abdullah Öcalan'ı Kenya'da yakalayıp neden Türkiye'ye teslim etti? Kürt meselesi kendisi için çok önem arz etmeye başlamıştı da ondan. Talabani ve Barzani liderliğinde bir yeni oluşuma geçmesi için Öcalan'ı tasfiye etmesi gerekiyordu. Onu Türkiye'ye teslim ederek yaptı bunu. Ardından da Saddam'ı devirip Irak'ı Kürtlerle kontrol altına aldı. Şimdi Mesut Barzani aykırı gidiyor. Gerekirse, hiç gözünün yaşına bakmadan onu da tasfiye eder. Bush terör konusunda Türkiye'ye tam destek veriyor. Bu açık! Peki, devam eder mi? Orası biraz şüpheli. Daha doğrusu şartlara bağlı. Türkiye, ABD'ye askerî destek verir ve onun müttefiki olursa, ABD de Türkiye'ye terör konusunda bu bela sona erinceye kadar çekmez desteğini. Bir nevi "al gülüm, ver gülüm" durumu yani. Abdullah Gül'ün ABD ziyareti bir yönden daha iyi oldu. ABD bugüne kadar hep Türkiye tarafında yaşanan devlet-hükümet ayrılığı ile karşılaşmıştı. Gül ABD'ye devletin başı olarak gitti ve 5 Kasım'da kendisiyle görüşen Başbakan Erdoğan'ın söylediklerini söyledi Bush'a. Devlet-hükümet ayrılığı yok, mesajı verildi yani. Sonuç, birkaç hafta içinde netleşir kanaatindeyim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.