Askeri, siyasi ve de ekonomik güç. Ülkeler için çok önemli bu üç güç. Üçünü birden elinde tutan ABD hem süper ülke oldu, hem de dünya lideri. AB mesela; askeri gücü yok. Hakeza Çin, o da ekonomik zafiyet içinde. Bu üç gücü kendinde toplayan tek ülke ABD yani. ABD ekonomisinin bu sene 13 trilyon 152 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor. "Büyük dağın derdi de büyük olur" sözünden hareket eden her akıl sahibi, ABD'nin, mevcut pozisyonunu muhafaza ettirmenin yanı sıra 'süper güç' konumunu da sürdürmek gibi bir derdi olduğunu 'şıp' diye anlar. AB'nin eline fırsat geçse ABD'yi bir kaşık suda boğar aslında. Onun tahtını ters yüz etmek için elinden geleni ardına koymuyor da. ABD biliyor bunu tabii. Onun için o da AB'nin her faaliyetini by-pass ediyor. Yaptığı en büyük operasyon da ABD dolarının değerini düşürmek oldu. Doların euro karşısında değer kaybetmesi AB ihracatını olumsuz etkiledi bir kere. Zaten sosyal güvenlikten dolayı başı ağrıyor AB'nin. Asya'dan gelen ucuz ürünler karşısında rekabet şansını da kaybediyor gün geçtikçe. Üstüne üstlük bir de kurdan dolayı ABD'ye yaptığı ihracat teklemeye başlayınca, değil ABD'ye kafa tutmak; kendi iç dinamiklerini muhafaza etmekte zorlanır hale geldi. ABD bu oyunu oynarken hiç mi risk almıyor? Almaz olur mu? Alıyor tabii. Kendi ekonomisi de daralma sürecine girdi. ABD doları diğer dövizler karşısında nispeten geriledi; hâlâ da sürüyor bu gerileme. Dolardaki gerileme altın fiyatlarının yükselişine sebep oldu. Fakat, yine de bütün bunları kontrol altında tutabiliyor ABD. Dedim ya, ekonomisi çok güçlü. Dolar bile başlı başına bir güç. ABD para arzının üçte ikisinden fazlası ABD dışında dolaşıyor. Başta Asya ülkeleri olmak üzere bütün dünya hem ticaretini ABD doları ile yapıyor, hem de rezervinde ABD doları tutuyor. Bu durum ABD'ye karşılıksız para basma imkanı verdiği gibi istediği zaman dolar kuruyla oynayıp dünya ekonomisini çalkalandırma fırsatı da veriyor. Ne yaptığını biliyor ABD'nin bir başka ekonomik avantajı ise dünyanın en fazla yabancı sermaye çeken ülkesi olması. Parayı kapan ABD'ye koşuyor. İstikrar var çünkü. ABD dolarının diğer dövizler karşısında değer kaybetmesi ABD'nin cazibesini biraz azalttı tabii ama ABD Merkez Bankası (FED) tarafından uygulanan yüksek faiz politikası, bu kaçısı önledi. Yatırım fırsatı veremeyip kaçırdığı balığı faiz ağıyla geri yakalıyor. Rezervinde ABD doları tutup kurdan ve faizden gelir elde eden birçok ülke, doların gerileme sürecine girmesiyle birlikte tekrar altına dönüş yapmaya başladı ve altın fiyatları hızla yükseldi; 540-580 dolar aralığında gidip geliyor. Amerikan ekonomisinin durumu altın fiyatlarının daha da yükseleceğini gösteriyor. İşler bayağı bir karıştı yani. ABD'nin dış ticaret açığı 2005 senesinde yüzde 17.5 artarak 725.8 milyar dolarla yeni bir rekor kırdı. ABD bütün bu riski; kendisine rakip olabilecek ülkeleri dize getirmek ve "Büyük Orta Doğu Projesi"ni gerçekleştirirken kendisine ayak bağı olabilecek ülkeleri temizlemek için alıyor. Ne kadar sürer bilmem ama yarın ABD doları değer kazanmaya başlayınca herkes elinde avucunda ne varsa satıp yine ABD dolarına yatıracaktır. Bu da gayet tabii ki, ABD ekonomisinin soluk almasını sağlayacaktır. Bu arada olan ABD'ye rakip olmak veya ABD'den uzak durmak isteyenlere olacaktır. ABD en az askeri gücünü kullanıyor. Daha doğrusu, çaresiz kaldığında başvuruyor ona. 11 Eylül olaylarından sonra ABD yönetimi Körfez ülkelerine karşı çok sert tedbirler getirdi. İslam âlemi ile arası açıldı bu tutumundan dolayı. Bu durum AB için bir avantaj olmuş, Körfez ülkelerine yakınlaştırmıştı onu ama Avrupa'daki son olaylar, AB ile Müslüman ülkeler arasına 'kara kedi' soktu. Dolayısıyla ABD, AB ile şartlarını eşitlemiş oldu. Bu da ABD'nin siyasi güç bakımından ne kadar üstün olduğunun bir göstergesi. Bu yazı biraz ABD'yi göğe çıkaran bir makale gibi oldu ama değil. Bir durum tespiti sadece.