Adana'da Sabancı rüzgârı

A -
A +

Adana'yı bilenlere anlatacak değilim. Fakat, bilmeyenlere azıcık ipucu vermem lazım. Bir üçgen düşünün. Bir ucunda Hacı Ömer Sabancı Camii. Bir diğer ucunda Hilton Oteli. Diğerinde ise tarihî Taş Köprü. Bu üçgenin tabanına da Seyhan Nehri'ni koyun. Cami, inancı ve tabii ibadeti temsil ediyor. Köprü, tarihi ve ticareti. Otel de modernleşmeyi ve zenginliği. Nehir ise tarımın, daha doğrusu hayatın sembolü. Bu üç nokta arsında kalan alan 27 Mart 2001 akşamı Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali'nin açılışına sahne oldu. Bu sene festivalin on üçüncü senesi. Üç seneden beri açık havada da uygulanıyor. 27 Mart'taki açılış töreni de bu açık hava gösterilerinden biriydi. Festivalin açılış kurdelesini Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Adana Valisi İlhan Atış ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin birlikte kesti. Onların bu heyecanına binlerce Adanalı iştirak etti. Seyhan Nehri'nin etrafı lebalep doluydu. Adana insanının sanata bu kadar ilgi gösterdiğini söyleseler inanmazdım ama gözlerimle şahit oldum. Rahmetli Sakıp Sabancı da benim gibi düşünmüş vakti zamanında. 13 sene evvelki festivalde, "ilgi olmaz da sanatçılara mahcup oluruz" diye ilk üç oyunun biletlerini alıp personeline dağıtmış. Güler Sabancı, "Şimdi öyle bir endişemiz yok" dedi. "Değil Türkçe oyunlar, Çince oyunların dahi bileti tükendi. Halk, müthiş ilgili." Festival 28 Nisan'a kadar devam edecek ve 27 grup sahne alacak bu süre içinde. Dile kolay. 20'si yerli, 7'si yabancı. Hepimiz biliyoruz ki, sanat hayatın bir parçası. İnsanları bir araya getiriyor. Nitekim öyle de oldu. Genç-ihtiyar, kadın-erkek, fakir-zengin... herkes oradaydı. Binlerce kişi İtalyan gösteri grubu Studio Festi'nin Seyhan Nehri üzerinde sunduğu "Suyun Senfonisi" isimli gösteriyi izleyip aynı duyguları paylaştı. Havai fişeklerle coştu, ışık gösterilerinin ortaya koyduğu renk cümbüşüyle kendinden geçti. Bu insanların tek bir isteği vardı. Eğlenmek ve dünyada olup biteni bir de sanatçıların açtığı pencereden görmek. Öyle de oldu. Sanatçılar bu görevi bihakkın ifa etti. Kardeşlik ve sevgi mesajları verip insanları komşularına, arkadaşlarına yaklaştırdı. Hatta daha ileri gidip başka kültürlerle kucaklaştırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın o kadar mütevazı bir bütçesi var ki, sanata gerekli ilgiyi gösteremiyor Türkiye. Ne yeteri kadar salon var, ne de koltuk. Halbuki, halkın alakası oldukça fazla. Hacı Ömer Sabancı Vakfı'nın rolü işte burada kendisini gösteriyor. Müze, tiyatro ve halk dansları... Sanatın hemen her dalına destek veriyor. Önemli tabii. Hele Güler Sabancı'nın ferdi desteği hepsinden önemli. Az parayla yapılacak şeyler değil çünkü bunlar. Belediyelerin ve diğer holdinglerin de bu konuda gösterdikleri duyarlılığı göz ardı etmemek lazım elbette ki. Adana Festivali oldukça iddialı hale geldi. İstanbul'un önüne geçtiğini söyleyebiliriz. Bu festivalin bir de ticari yönü var. Anadolu'nun çeşitli illerinden oyunları seyretmeye gelen misafirler oluyor. Bilhassa komşu illerden. Onların yemesi, içmesi, konaklaması ve tabii yaptığı alışveriş. Piyasayı canlandırıp Adana ekonomisine katkı sağlıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.