Dünya değişiyor. Komşu ülkeler değişiyor. Türkiye değişiyor!.. Dünyadaki değişime bakalım önce. Batı şimdiye kadar sanayi ve teknolojinin adresiydi. Son senelerde yaşananlara bakınca görülüyor ki, Batı, sermayesini Doğuya kaydırdı. Çin ve Hindistan başta olmak üzere Doğu ülkeleri Batılı yatırımcı akınına uğradı. Peki, neden yaptı Batı bunu? Gayet basit aslında. Batı nüfusu hem azalıyor, hem de yaşlandı. Dolayısıyla, tüketim kabiliyetini kaybetti. Ayrıca, tabii kaynaklara da çok uzak kaldı. Doğu öyle mi ya?!. Hem nüfus, hem tabii kaynaklar ve hem de talep yönünden oldukça zengin. İşçilik de ucuz! Eh, böyle bir bölgeye yatırım yapılmaz da ne yapılır? Bundan sonra Batı teknoloji yatırımıyla iştigal etmeye hazırlıyor kendini. Sanayi Doğuya. Petrol ve doğalgaz başta olmak üzere tabii kaynakları en fazla olan ülkeler ise Körfez, Orta Doğu ve Kuzey Afrika. Türkiye'nin komşuları yani. Bu ülkelerde de hızlı bir değişim yaşanıyor. Bölge halkı "demokrasi" ve "zenginlik" istiyor. Hemen belirteyim ki, işleri zor! Demokrasi mesela. Bölge ülkeleri bugüne kadar hep diktatörler tarafından yönetildi. Geleneklerinde "demokrasi" yok. Bu meret öyle bir şey ki, aşı yapmakla falan tutacak bir şey değil. Genlerde olması lazım. Buna rağmen Batı, "Sizin ihtiyacınız demokrasi bende var" diyor bu ülke insanlarına. "Ben size demokrasi vereyim, siz bana petrol verin!" Gelelim Türkiye'deki değişime. Türkiye de değişiyor; daha doğrusu değişmesi lazım. Hem de komşularıyla birlikte değişmesi lazım. Çünkü, komşu ülkelerin Türkiye'nin rehberliğine ihtiyacı var. Türkiye'nin onlara liderlik etmesinden tabii ne olabilir ki? Doğu ve güneyimizde yer alan ülkelerin hepsi Türkiye'nin bir parçası. Yüz yıllardır böyle bu.Tarihî kökleri var ve hatta akrabalık bağlarıyla bağlı bu ülkelerin insanları. Da... son 100 senede bütünlük bozuldu. Parçalandı ve halklar uzaktan uzağa sevmeye başladı birbirlerini. Mısır halkı Türkleri, Türkler Filistinlileri, Filistinliler Ürdünlüleri, Ürdünlüler Suudi Arabistan halkını seviyor. Fakat bu ülkeleri yöneten liderler arasında yoktu bu sevgi. Onları iktidar yapan güçler öyle istiyordu çünkü. Türkiye şayet doğru kılavuzluk yapabilir ve ülkeleri yönetenlerin de birbirini sevmesini sağlayabilirse, bölge daha hızlı zenginleşebilir ve hakkı olan petrolden daha fazla pay alabilir. Lakin müşkülatı var. İnce ayar lazım yani. Diplomasinin tüm kurallarını işletmeden olmaz bu. Şayet Türkiye doğru strateji izleme basireti gösterse; bu işin üstesinden gelebilir. Bu basireti gösterebilmesi için ise evvel emirde kendi iç meselelerini çözmesi gerekiyor. Yine eskisi gibi "laiklik" , "türban" ve "Kürt" meselesine takılıp kalırsa, elin adamı gelir ve ayağının altındaki halıyı çekiverir. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını! Bu gelişmeler ışığında adaylara baktım. Çok güçlü bir şuur olduğunu söylemenin imkânı yok. 12 Haziran'dan sonra kurulacak olan parlamentonun mutlaka bu meseleyi görüp tedbir alması lazım. Yoksa, Türkiye fırsatı kaçırır ve bir yüz sene daha avucunu yalar!!!