Türkler Afrika ve Orta Doğu'ya 1500'lü yılların başında girdi, malum. 1900'lü yılların başında da çıktı. 400 sene. Dile kolay. Şimdi 2000'li yılların başındayız ve Türkler 100 sene sonra yine Afrika'da. Bu kez ordusu ile değil; gönüllü kuruluşları, iş adamları ve müteahhitleriyle gidiyor. Yardım ediyor, iş birliği yapıyor ve hepsinden önemlisi demokratik tecrübelerini aktarıyor onlara. İyi de yapıyor. 54 Afrika ülkesinin hemen hepsi fakir. Avrupalılar tarafından sömürülen bu ülkelerin hiçbirisi kendisi olamamış. Dilini dahi kullanamamış gariplerim. Dünya Afrika ile ilgili bilgilerin yüzde 90'ını Avrupa kaynaklarından öğreniyor. Çoğu yanlış bu bilgilerin. Daha doğrusu, Avrupalı hangi mesajı vermek istemişse öyle söylemiş. Şimdi de pek farklı değil aslında. Kendi menfaatine göre yazıp yayımlıyor. 30 milyon kilometrekare toprağa sahip olan Afrika kıtasında?1?milyar nüfus olduğunu söylüyorlar mesela. Hiç inandırıcı?değil?bu! 1 milyar 500 milyon ya da 2 milyar olduğunu söyleyenler?de?var.?Ki, hepsi tahmin. 1990 yılında Afrika'da 10 milyon Hıristiyan olduğu ifade ediliyordu. Şimdi 400 milyondan bahsediliyor. 20 yılda 40 misli nasıl artar; ama dedim ya Avrupalı bu. O gün öyle demesi lazımdı, bugün böyle. Yersen. Fransız bir araştırma grubu 2011 yılında, "Afrika'ya ilgi duyan ülkeler"in kimler olduğu hususunda bir çalışma yaptı ve Çin birinci sırada çıktı. Çin'in Afrika ile ticaret hacmi 250 milyar doları buldu. Fransa'nın ise 40 milyar euro. İlgi duyan ülkeler arasında Türkiye de var. Hindistan ve Brezilya'dan sonra Türkiye geliyor. Afrika'ya ilgi duyanlar sadece bu dört ülke değil tabii. Japonya ve Kore de ilgili. Avrupa ülkeleri zaten orada. 54 ülkenin 25'i İngilizce, 25'i de Fransızca konuşuyor. Tam sömürge yani. Avrupalılar Afrika'da önemli hiçbir şeyin olmadığını söylediler hep. Kimse de kalkıp "Madem önemli değil, ne işin var orada" diye sormadı. Sorgulamadı. Batılı kaynaklar Afrika'nın kuraklığını anlattı, durup durup hastalıklar ülkesi olduğunu söyledi. Maksat belli: Kimse gitmesin! Halbuki Afrika'da su da var, toprak da. Hele yer altı zenginlikleri yönünden çok zengin. Afrika ülkeleri sömürüldüklerini biliyordu bilmesine ama çaresizdiler. Sovyetler Birliği'ne güvendiler bir dönem ama o da olmadı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte hepten çaresiz kaldılar. Dünyanın 40 fakir ülkesinden 35'i Afrika ülkesi. Bunlar tesadüfi değil tabii; bir nedeni var. Afrika'da eğitim çok düşük bırakıldı, kasıtlı olarak. Mali Cumhuriyeti'nde üniversite 2000 yılında açıldı. Eğitim ve sağlık konusunu koz olarak kullanan Avrupalı misyonerler Afrika'da cirit atıyorlar. "Çocuğun okusun ve sağlıklı yaşasın istiyorsan Hıristiyan olmasına izin ver." Türkiye'nin Afrika'ya yeniden girmesi hem onlar için hem de Türkiye için çok faydalı bir girişim. De... Bunu sürdürmek lazım. Onun için de Türkiye'nin insani yardımların yanı sıra ilmi çalışmaları da başlatması gerekiyor. Doğru bilgi olmadan bir yere varılmaz. Onun için de kıtanın envanterinin bir an önce çıkarılması lazım. Hasılı kelam... bu işi yapacak araştırmacıların Afrika'ya gitmesi, en az iş adamlarının gitmesi kadar önemli. Gecikmeden yapılmalı bu.