Geçen yazım Gülnar ile Aydıncık arasındaki Sele'de kalmıştı. Devam... Gülnar malum yayla. Aydıncık ise sahil. Bu iki ilçeyi birlikte zikrediyorum, bir anlamı var çünkü. Aralarındaki mesafe yarım saatlik bir yol. Akşam yayla, gündüz deniz mümkün yani. Akdeniz'in birçok bölgesinde olduğu gibi Orta Akdeniz'de de sahilden yaylaya ulaşım çok kolay. Mersin, Adana, Tarsus... Adam akşam yaylasını yaylıyor, gündüz işine gelip çalışıyor. Başka türlü de çekilmez zaten o sıcaklar. Mersin ile Antalya arasındaki o daracık sahil yolu şimdi genişletiliyor. Hem de ne genişletme. Âdeta uçak pisti. Sakın abarttığımı sanmayın, gerçekten muhteşem bir yol inşa ediliyor. Böcek gibi dağlara dalan o koskoca iş makineleri kayaları delip geçiyor. Tamamı bittiğinde sahil yolunun keyfine diyecek olmayacak. O eski kargacık burgacık yolların esamisi kalmamış. Gören inanamıyor. Akdeniz kelimenin tam anlamıyla ulaşım ağıyla örülüyor. Bölgede üretilen meyve, sebze, tahıl, bakliyat ve kuru gıda... ne kadar ekonomik değer varsa, hepsi en kısa sürede kara yoluna, oradan da liman veya hallere kolayca taşınabilecek artık. Bu yolun turizme de fazlasıyla katkı sağlayacağı kesin. En temiz deniz ve sahil burada zira. Ormanla denizin buluştuğu sahillerde uçsuz bucaksız kumsallar uzanıyor. Da... yol inşasında bir yanlış var ki, yapılan bu kadar güzel şeyin hepsini yok edecek cinsinden. Sipahili Köyü'ne inşa edilen köprüden söz ediyorum. Sipahili, denize ok gibi inen iki sıra dağın arasında kalan bir vadiye sahip. Vadinin tam ortasından da Babadıl Deresi akıyor. Sipahili Koyu muhteşem bir koy; hilal şeklinde. Doğusunda Mersin. Batısında Antalya. Koyun iki ucunda 50-60 metre yüksekliğinde yalıyar vardı ve yol bu uçurumların arasından kıvrılarak geliyor ve Babadıl Deresi üzerindeki köprüde buluşuyordu. Hangi akla hizmet bilmiyorum; şimdi yolu 30 metre yükseltiyorlar. Yani, o güzelim vadi ile denizi birbirinden koparıyorlar. Katliamın daniskası yani!.. O yalıyarları 20-30 metre oysalar, yolu yükseltmeye gerek kalmazdı ama yapmamışlar. Sur gibi ördükleri duvarla yolu yükseltiyorlar. Vicdansızlar!... Orta Akdeniz'deki en güzel koy burası. Planlanan yeni yol, adına tembellik mi dersiniz, yoksa kötü mühendislik mi bilmiyorum ama o güzelim koyu mahvedip gidecek; bu kesin. Şayet, yol düşünüldüğü gibi inşa edilecek olursa, vay o köye. Vay o köyde yaşayanlara. Bırakın görmeyi, denizden gelen serin havayı bile soluyamayacaklar. Köy ile deniz birbirinden tamamen kopuyor çünkü. Bir de Delikkaya var. Geçen sene yanan ormanların içindeki köy. Orman yenileniyor. Zeytin ağaçları yanan köylüye yeni fidanlar dağıtılmış. Yaralar sarılıyor yani. Fakat, orman yangını bu. Köylünün sadece evi, ağacı ve hayvanı yanmıyor. Hatıraları... daha doğrusu geçmişi yanıp kül oluyor. Delikkaya köylüleri dertli. Şefkat bekliyorlar. İlgi bekliyorlar. Onları teskin etmek, hayata bağlanmaları için onlara moral vermek de devletin görevleri arasında. Neden bu moral köylüye çok görülüyor acaba?