Akrep kurbağa hikâyesi

A -
A +
Herkesin bir hedefi vardır ve onun peşinde koşar. İş adamı "para kazanma"nın, gazeteci "iyi haber"in, mimar "tasarım"ın, manav "taze meyve ve sebze"nin, kasap "et"in, bilim adamı "ilim"in, tüketici "ucuz mal"ın... Siyasetçi de "oy kazanma"nın. Bütün dünyada böyledir bu ve tek istisnası; siyasetçinin?"kısa?vade"li düşünmesidir. Dolayısıyla "uzun vadeli" işlerden pek hoşlanmaz siyasetçi.
Halbuki, hangi iş olursa olsun; "uzun vade"li olması lazım. Verimli sonuç almak için şarttır bu. Ülkeler için de öyle. Sürdürülebilir kalkınma planları yapmalılar ki, kalkınsınlar. Uzun soluklu stratejiler geliştirmezlerse fakirlikten kurtulamazlar!
Peki,?"kısa?vade"li?düşünen siyasetçiyle?mi?olur?bu;?yoksa "uzun vade"li düşünenlerle mi? Aklın yolu birdir. Elbette ki "uzun vade"li?düşünenlerle.?O?halde, kalkınma stratejilerinin tespiti ve uygulamasını "siyasetçi"ye değil, "eli taşın altında olan" kişi ve kişilere?bırakmak?lazım.?Daha doğrusu iş adamı, gazeteci, mimar, manav, kasap, bilim adamı ve diğer meslek mensupları ile tüketicinin kurduğu gönüllü kuruluşlara terk etmek?gerekiyor bu stratejilerin gerçekleştirilmesini.
Gelişmiş ülkelere bakan görür zaten bunun böyle olduğunu. Avrupa mesela. Avrupa ülkelerinin kalkınmasında "kooperatif" ve "kalkınma ajansları" ile "sivil toplum kuruluşları"nın etkisi inkâr edilemeyecek kadar fazla oldu. Sivil toplum kuruluşlarını geliştirdiler ve onların ortaya koyduğu "ortak akıl" sayesinde de kalkınıp büyüdüler. 
Türkiye "kooperatif" mevzuunun önemini kavradı kavramasına ama devlet denetiminde tutmak istediği için kadük kaldı bu sistem. Sonunda da "sistem" olmaktan çıkıp "rejim" olarak algılanmaya başlandı. Daha sonra bu algının ne olduğu hepimizin malumu: "Komünizm" tehdidi olup çıktı. Kapitalist bir sistem, komünist sistem muamelesi gördü yani.
STK'lar da öyle. Devlet, sivil örgütlenmeye soğuk davrandı ve "Benim düdüğümü çalarsan yaşarsın" diyerek; sadece kendi kontrolünde olan örgütlenmelere müsaade etti.  
Gündemde şimdi "Kalkınma Ajansları" var ama o da devletin dümen suyunda. Valiler sorumlu ajanslardan. Burada "Valiler bu işten anlamaz" demek istemiyorum. Neden anlamasınlar, anlarlar. Fakat, bu bir tercih meselesi. Sistemi "devlet" mantığı üzerine kurarsanız başka sonuç elde edersiniz; "sivil" olursa başka.  
Geçmiş tecrübeler gösterdi ki, "Kamu" ağırlıklı sistemler dönüp dolaşıp siyasi otoritenin kontrolüne giriyor ve maksat bir türlü hasıl olmuyor. Türkiye'nin yeniden yapılanması ve katma değeri yüksek üretime geçmesi lazım. Bunu yapmak için ise akıllı stratejilere ihtiyaç var. Siyasi otorite ne kadar iyi niyetli olursa olsun, uzun vadeli düşünemez. Siyasetin tabiatı böyle çünkü.
Kıssadan hisse: Akrebin yolu dere kenarına düşmüş. Karşıya geçmesi lazım. Sudaki kurbağayı görüp "Kurbağa kardeş" demiş. "Beni sırtına al, karşıya geçelim." Kurbağa "Beni sokarsın" diye karşı çıkmış bu fikre. "İyilik yapıyorsun, neden sokayım" diyerek ikna etmiş kurbağayı. Kurbağa akrebi sırtına alıp suya girmişler. Akrep bu, dayanamayıp sokmuş. Kurbağa "Neden yaptın? Ben öleceğim, sen boğulacaksın" diye inlemiş. Akrep "Elimde değil" demiş. "Benim tabiatım böyle."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.