"Çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak" diye ben buna derim işte. Fast food türü beslenmenin en yaygın olduğu ülke neresi? Sormak bile abes, Amerika tabii. Obezitesi en çok olan ülke neresi? Yine Amerika! Boşuna "tüketim toplumu" denmiyor; Amerikalı değil otururken, yatarken, yürürken ve hatta spor yaparken dahi atıştırır. Ben şahsen şahit olmadım ama uykuda bile yediklerini söyleseler inanırım. O kadar oburlar yani. Adam yürüyor diyelim. Üzerinde de dünyanın yükü olsun! Hiç mühim değil, elleri yine de serbesttir. Maksat, bir şeyler atıştırabilsin!.. Çantası askılıdır mesela. Kadınların kucaklarında çocuk taşıdığı da vaki değildir. Çocuk ya arabada olacak, ya da koldan geçmeli sırt çantasında. Yahut da kanguru gibi önden cepli çocuk sepetinde. Annenin eli illa boş kalacak. Kalsın ki, kuruyemişçiden aldığı çerezi yesin, meyve suyu içsin. Hiç değilse ağzına bir şeker atıp onu çiğnesin. Eli ve ağzının kesinlikle boş durmaması lazım!.. Eh, yeme içme kültürü böyle olan bir millet obezite olmaz da ne olur? Şimdi, Amerika'nın akil adamları kara kara düşünüyorlar, "İnsanlarımızı obezite hastalığından nasıl kurtaracağız?" diye. Bu öyle basit bir mesele değil ki, hallediversinler. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!.. Dedim ya, tüketim toplumu. Biri kalkıp da, "Bu kadar yemeyin kardeşim" deyiverse, o koskocaman Amerika, karton kule gibi bir anda devrilip gider. Adamların bütün ekonomi politikaları ve pazarlama stratejileri bunun üzerine kurulu çünkü. Okuma kitaplarının bile "Ye" diye başladığını söyleyeyim de varın siz düşünün gerisini. Bu kadar sıkılar yani bu konuda. Eee, geriye ne kalıyor, "Obezite olmayın" demekten başka? O da "ıh" mümkün değil. Totaliter rejim olsa problem olmaz da; adamlarda demokrasi var. Sağlık kuruluşları başta olmak üzere sivil toplum adına ne varsa hepsi ayağa kalkar; "sen ne diyorsun" diye!.. Adamların işi zor yani. Onlar düşüne dursun, bu işin çaresi bulundu, hem de bir Türk firması buldu. Türkiye Little Caesars. Bu firmanın ürettiği düşük kalorili pizza, Amerikalı pizza devi Little Caesars'ın Michigan'daki merkezi tarafından çok beğenildi. Gelelim, bu pratik yiyeceğin nasıl bulunduğu sorusunun cevabına. Formül çok basit aslında ama Amerikalı bin sene düşünse bulamazdı bunu. Her şeyden önce Akdeniz'in yemek kültürünü tanımak lazım bu harika formülü bulmak için. Öyle de oldu zaten. Dilara Koçak hem Akdeniz yemek kültürünün en mükemmel uygulandığı ilden, Mersinli, hem de diyetisyen. Ye ve formda kal Türkiye'nin tanınmış diyetisyenlerinden birisi olan Dilara Koçak, öyle zekice bir besin dengesi kurmuş ki, yeme de yanında yat. Belki teferruat ama önemli olduğu için bir detay vermek istiyorum burada. Dilara Koçak'ın diğer diyetisyenlerden en belirgin farkı, yemeyi yasaklamak yerine onun yanına birazcık da hareket tavsiye etmesi. İnsanları forma sokmak için aç - susuz bırakmıyor yani. Dilara Koçak'ın ürettiği pizzanın bir diliminde 100 kalori var. Yani, bir dilim ekmeğe eşdeğer bir enerji veriyor bu pizza. Bu da "hem ye hem formda kal" demek tabii. Amerikalının arayıp da bulamadığı formül bu işte: Dilediğin kadar ye ama kilo alma. Kilo aldırmamasının sırrı ise şu: Pizza ekmeği kepekli, içindeki katığı sebzeli! Little Ceasars'ın piyasaya çıkardığı yeni pizzanın patlıcan-kabak-közlenmiş kırmızı biberlisi olduğu gibi brokoli-ıspanak-közlenmiş kırmızı biberli çeşidi de var. Küçük boy bir kepekli pizza dört dilim ekmeğe eşdeğer ve 400 kalori ihtiva ediyor. Peynir ve sebzeden oluştuğu için de öğlen veya akşam öğününde yiyen insana dengeli beslenme imkanı sağlıyor. Little Caesars Türkiye Genel Müdürü Hüseyin Genç, tüm dünyada şirketin ana franchise hakkının sadece Türkiye'ye ait olduğunu belirterek; Türkiye'deki Little Caesars sayısını 25'e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. 2010 yılında ise 75'e ulaşacakmış pizza restoranı sayısı. Hedef sadece Türkiye değil tabii. 2010'da 21 ülkede 3 bin 500 Little Caesars restoranı açılacakmış. Tereciye tere satılmaz ama yine de istenince pizzacıya pizza satılabiliyormuş demek ki!.. "Çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak" dediğim bu.