Ana gibi yâr...

A -
A +

Hiç unutmam! Gülnar'ın yine o sert kışlarından biriydi. İlkokul birinci sınıftım... Okuldan çıktım, kar yağıyor ve göz gözü görmüyor; bata çıka eve dönmek için yola koyuldum. Çocuk aklımla, eve nasıl varacağımı düşünüyor ve biraz da korkuyordum!.. Yol hadi neyseydi de bir yokuş vardı evden önce, esas o korkutuyordu beni. O yokuşu ben nasıl çıkacaktım?!. Yokuşun dibine geldiğimde beyaz bir şeyin kıpırdadığını görüp irkildim. Kurt bile inebilirdi şehre, öyle bir havaydı yani! Korkarak da olsa bakıyorum bakmasına da seçemiyorum karaltının ne olduğunu! Zaten gözüme kaçan kar mani oluyor karşımdakini görmeme ama yolun ortasında durup durduğunu biliyorum o karaltının. İyice yaklaştığımda anladım, onun annem olduğunu. Beni bekliyordu. Lapa lapa yağan kar, annemin üstünde beyaz bir giysi oluşturmuştu. Belli ki uzun bir zaman orada beni beklemişti!.. Gözlerindeki sıcaklıktan tanıdım onu. Şefkatle bana bakıyordu. Gözüm gözüne ilişir ilişmez içimdeki korku ve endişelerin hepsi kayboldu. Son bir gayretle koşup kucağına atılmak istedimse de o benden daha atik davrandı. Mantosunun altından çıkardığı poşuyu açıp beni sarıp sarmaladı ve bir hamlede alıp sırtına koydu. Annemin binlerce, milyonlarca iyiliğini gördüm fakat gözümün önündeki en canlı fotoğraf; o gün beni sırtına aldığı halim oldu. Nereye gitsem yanımda o fotoğrafı götürdüm. Uyurken, gezerken, çalışırken hep hafızamdaki o fotoğraf eşlik etti bana. Bu kadar sene hafızama kazınan o fotoğrafla yaşadım. Kendi kendime, bir gün ben de annemi öyle sırtıma alırım, diye hayaller kurdum. Onu omzuma almanın iştiyakıyla yanıp tutuştum. Annem çok sağlıklıydı. Asla öyle bir ihtiyaç olmadı. Kendi işini kendi yaptığı yetmiyormuş gibi bizim işimize de koşardı. Haliyle hep erteledim annemi sırtıma alıp taşıyacağım günü. Dile kolay. 90 senelik ömründe hep dimdik durdu. Hani, atından inip evine giren insanlar olur. Annemin de tıpkı öyle bir durumu oldu. Sağlıklı bir hayat sürdü ve fazla çekmeden vefat etti. Teşekkürler Annemin benden kendisi için bir şey istediğini hatırlamıyorum. Çocukları için, torunları için, eş dost için istediği olurdu da kendisi için istemedi. O isteyeceğini Allahü tealadan isterdi. "Bana ve yakınlarıma çektirme" diye dua ederdi. Allahü teala onun o duasını kabul etti ve 90 senelik ömrünün sonunda güzel bir ölüm verdi ona. Rahmetli annem tabiatı çok sever, Cenab-ı Allah'ın yarattığı nimetler arasında oradan oraya koşmaya bayılırdı. Yürürdü de. 10 kilometrelik yola bana mısın demezdi!.. Vefatından bir ay öncesine kadar günde bir-iki kilometre yürümeyi hiç ihmal etmedi. Onun o sağlıklı halini gördükçe, öleceği hiç aklımıza gelmedi. Hep gölgesinde kalacağımızı zannediyorduk ama öyle değilmiş. Direği devrilen çadır gibiyiz şimdi. İyi ki dostlarımız var. Cenazeye gelen, taziyede bulunan, baş sağlığı dileyen, okudukları duaları anneme hediye ederek onun ruhunu şad eden arkadaş ve dostlarımıza teşekkür ediyorum. Ayrıca, annemin rahatsızlığı döneminde ilgisini esirgemeyen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Hancı başta olmak üzere Türkiye Hastanesi doktorlarından Yılmaz Kendirli ve Doç. Dr. Sabahattin Gül'e; ömrünün son birkaç gününü geçirdiği GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Nöroloji Bölümü doktor ve hemşirelerine de teşekkür ederim. Ayrıca, eğitime verdiği desteğin yanında başı dara girenlerin yanında olmayı kendine şiar edinen İhlas Vakfı'nın gazete ilanı ile acımızı paylaşması karşısında fazlasıyla duygulandığımızı belirtmeden geçemeyeceğim. Yalnız olmadığımızı hatırlattı bize. Yöneticilerine şükranlarımızı sunarız. Takdir-i ilahi. Hayat doğum, yaşamak ve ölümden ibaret. Doğum ve ölüm insanın elinde olan bir şey değil. Hayatta da ancak iyilik veya kötülük yapmak kadar bir inisiyatif hakkımız var. Annem hep iyilik yaptı ve iyilik düşündü. Allahü teala rahmet eylesin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.