Bazı tabir ve terimler yerinde kullanılmadığı taktirde aldatıcı olur. "Arap Baharı" bunun en canlı örneği. Ne baharı be kardeşim. Kış, kış! Düpedüz kış. Kan, barut, füze, katliam... bunun nesi bahar? Ahaliyi gaza getirmek için adına "Bahar" dediler ama kupkuru bir addan öte gidemedi "Arap baharı!" Israrla "Bahar" deniliyor ise de ben o kanaatte değilim şahsen. Bahar, günlük güneşlik olur benim bildiğim. Ha, sonu öyle olacakmış! Geçin onu. O da aldatmaca. Hem de daniskası. Hani? O kadar ülkeden aydınlığı gören var mı? Tunus ve Mısır'da başladı ve Tüm Kuzey Afrika ve OrtaDoğu ülkelerine yayıldı "Arap Baharı." Da.. ne oldu? Bu tanımlama Batı'nın başının altından çıktı. Maksatlı. İyi veya kötü. O ülkelerin bir gücü vardı, yok oldu gitti. Batı'nın tam istediği gibi bir sonuç yani! Fakat olan oldu. Geleceğe bakmak lazım. Arap ülkelerinde yeni yönetimler kuruluyor ve önlerinde iki alternatif var onların; Batı ve Türkiye. Batı'nın sık kullandığı bir tabir daha var. "Siesta!" Yunanistan başta olmak üzere Güney Avrupa ülkelerine "siesta ülkesi" der Kuzey Avrupa'da yaşayanlar. Kendilerinin çalışıp güneydekilerin yediği yolunda bir düşünceye sahip Kuzey Avrupa insanı. Düşünceden de öte, evhamları var adamların. Güney İtalya'nın ayrılıp ayrı bir devlet olmasını ister mesela Kuzey İtalya. Nedeni o malum evham. Bilmiyorlar ki, bu ülkelerde kurulduklarından beri var siesta. Yunanistan mesela. Ömrü kakara kikiri ile geçmiş bir ülke Yunanistan! Azıcık tarih bilen bilir bunun böyle olduğunu. Ülkelerin sosyal yapısı kendiliğinden oluşmuyor ki, başkalarının müdahalesiyle değiştirilsin. Ya da vurulan birkaç fırça darbesiyle istenilen şekle sokulsun. Yunanistan bu. Gülüp oynayan insanların ülkesi. Akşam eğlenip gündüz yatıp uyuyan bir toplum Yunan toplumu. Hadi değiştir değiştirebilirsen! Akdeniz Çanağı'ndaki ülkelerin karakteri bu. Değişmez! Kuzey çalışmaya, Güney de yan gelip yatmaya mahkum. Başka yolu yok bunun. Kriz de olsa, böyle bu. Fakat kriz denen mereti hafife almamak lazım. Avrupa krizden çıkıncaya kadar akla karayı seçeceğe benziyor. Dolayısıyla Avrupa'nın Arap ülkelerine yardım etmesini ve onların yeni sistemi kurmalarını desteklemesini düşünmek aşırı iyimserlikten öte gidemez! Halbuki ekonomik konularda da iki alternatifi var Arap ülkelerinin; Batı ve Türkiye. Batı'nın kendisine hayrı yok ki; Arap ülkelerine yardım elini uzatsın! Demek ki Arap ülkelerinin Türkiye'den başka kurtarıcısı yok. Ne siyasi ne de iktisadi desteği olur Batı'nın Arap ülkelerine. Arap ülkeleri ile Türkiye arasında tarihi bağ var. Sosyal doku desen o da öyle; birbirinin devamı. Din aynı. Kültür aynı. O halde geriye bir tek, bütün bu benzerlikleri bir araya getirip sinerji oluşturmak kalıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na çok iş düşüyor, çok. Büyük bir ekonomik yapının alt yapısını atmalı. Toprak bütünlüğü değil tabii benim sözünü ettiğim; sadece iktisadi bütünlük. Onu da ilave edeyim.