Ateş düştüğü yeri yakar

A -
A +

Dünya Türk pilotların başarısını konuşuyor, biz Türkler ise üzülüyoruz; 5 Türk hayatını kaybetti çünkü. Ateş düştüğü yeri yakıyor ne de olsa. Batı, 134 yolcu taşıyan bir uçağı tarlaya indirme basireti gösterdiklerinden dolayı Türk pilotları "Kahraman" ilan etti. Dediğim gibi onlar 125 yolcunun kurtulmuş olmasına seviniyor, biz ise 9 kişinin ölmüş olmasına üzülüyoruz; 5'i Türk çünkü. Bunun anormal bir tarafı yok. Sevinçle üzüntü bir arada yaşanmıyor. Şayet ikisi birlikte gelmişse, doğru olanı; üzüntüyü yaşamaktır hiç şüphesiz. Buraya kadarki gelişmede anlaşılmayan bir şey yok. Da... kazadan sonrası çok ibret verici. Biz ve batılıyı birbirinden ayıran hatlar o kadar bariz bir şekilde ortaya çıkıyor ki, şöyle bir bakmak yetiyor! Hollandalı kurtarma ekipleri, kazadan hemen sonra gitmedi uçağın yanına; hayli bir zaman bekledi. Neden? İnfilak eder diye tabii. Biz olsak, patlama matlama bekler miydik hiç? Dalardık hemencecik. Bu bir fark. Öyle yorumlamak da mümkün böyle yorumlamak da. Bir de Hollandalı yetkililerin gösterdiği dikkat ve itina var. Kaza ile ilgili haber ve fotoğrafları anında internet aracılığıyla servis yaptılar mesela. Burada bir problem yaşanmadı. Ölü ve yaralılar hakkında ise fazlasıyla ketum davrandılar. Sonradan anladık ki, doğrusu bu. Aceleye getirip "Coni" yerine "Cemal" deyiverselerdi kime ne üzüntü vereceklerini düşünebiliyor musunuz? Bir de tabii, mahremiyete saygı meselesi var. "Ölü sahibi açıkla demeden ismini açıklamam" diyor adamlar. Bu durum İnterpol tarafından protokole bağlanmış, bütün dünya uyguluyor bunu. Biz hariç! Sanki ilk açıklaması gereken oymuş gibi, kamera karşısına geçip "Çok şükür ölü yok" açıklamasını yaptı bizim yetkililer. Yahu bi dur be! Kaza demek sadece sağ kalmak veya ölmek demek değil ki? Bereket birileri uyardı, "Hollanda bu konuda yetkili" deyip aradan çekildiler de net bilgi akışı temin edildi. Acılı ailelerin durumu da önemli tabii. 3-4 saat önce uğurladıkları yakınlarının durumu hakkında bilgi almak isteyen insanlar panik halinde sağa sola koşuştu çaresiz. THY ek sefer koyup çözdü bu konuyu. Açıklama değil bu lazımdı zaten. Hollanda da tam yaptı görevini. Amsterdam'a gidecek olan kazazede yakınlarını daha Atatürk Havalimanı'nda ilgi ve şefkatle karşıladı adamlar. Anne, baba veya akraba. Adam duyar duymaz, kendini havalimanına atmış. Yanında kimliği bile yok. Hollanda Konsolosluğu bu kişilere beyanları üzerine kimlik verdi. Pasaport yerine geçen kimlikler hem de. Bilgi hususunda da müthiş bir enformasyon ağı kurduklarını kabul etmek lazım. Haklarını teslim edelim. Amsterdam'a inişlerinde de iyi hizmet verdiler onlara doğrusu. Yakınını soran o kişiye, "Öldü" veya "Ağır yaralı" demek yerine, psikolog desteğiyle nispeten teskin ettikten sonra verdiler bu haberi. Türk Hava Yolları (THY) Türkiye'nin milli markası oldu. Verdiği hizmetten dolayı uluslararası ödül aldı, taşıdığı yolcuların takdirini kazandı. Dünyanın hemen her kıtasına uçuyor ve rakipleri arasında yerini pekiştirdiği gibi Türk bayrağını da dalgalandırdı. Bu başarı aynı zamanda tekstil ve konfeksiyoncu olmak üzere birçok sektör firmasının önünü açtı. Tanıtım performansı da yüksek yani THY'nin. Ah bir de fevri olunmasa!.. Sap ile samanı karıştırma hususunda THY de, ilgili bakanlık da, medya da kötü bir imtihan verdi maalesef. Kazada hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara acil şifalar niyaz eder; yakınlarına sabır ve başsağlığı dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.