Hükümet bir kanun taslağı hazırlıyor; vay, sen misin hazırlayan? İtirazın bini bir para. Bakkallar ayağa kalkıyor. Öldük, bittik!.. Çevirip başka bir taslak hazırlıyor; bu sefer de marketler hopluyor. Biz üvey evlat mıyız?.. Sonunda kriz doğuyor ve ardından da marketle bakkal birbirine kanlı bıçaklı düşman olup çıkıyor!.. Gerçekten, bakkalla market birbirine düşman mı? Gelişmiş ülkelerde bakkalla market yanyana faaliyet gösteriyor ve her ikisi de hayatından memnun. Mahalle bakkalı ekmek, su, yumurta, çay, gazete gibi hızlı tüketilen ürünleri satıyor. Müşteri de, markete gidip vakit kaybetmek yerine bu tür ihtiyaçlarını evinin dibindeki bakkaldan karşılamayı tercih ediyor. Ayrıca, peynirci mesela. Adam dükkanına peynirin her çeşidini koyuyor ve orası arı kovanı gibi işliyor. Türkiye'deki bakkalların problemi salt marketlerden kaynaklanmıyor aslında. Diğer işletmelerde olduğu gibi bakkallarda da finansman yetersizliği var ve esas onların canına okuyan bu!.. Orada kazandığı 3-5 kuruşla geçinmekten başka alternatifi yok ki, onu yapsın! Karın tokluğuna dükkan açıp kapatıyor işte!.. Birçok bakkal tanıyorum. Başka bir iş bulsa hemen onu yapacak ama yok! Yahut da sermayesi olsa; dükkanın içine mal koyup müşteri çekecek ama ne o var, ne o!.. Bakkal, derken sadece sokaktaki işletme gelmiyor akla aslında. Onun arkasında bu işletmelere mal ve hizmet sunan dağıtım ve satış şirketleri de var ki, buna; bir de üretici firmalar ilave edildiğinde; cirosu 60-70 milyar doları bulan devasa bir sektör çıkıyor insanın karşısına. Marketlere gelince. Serbest piyasa içinde market işletmek her babayiğidin harcı değildir bir kere. Marketin otoparkı yoksa, kafadan bir eksi (-) koy o işletmeye. Ayrıca tedarik, stok ve tezgâh arasında geçen sirkilasyonu kıvamında tutmanın tahminlerin de ötesinde bir zorluğu vardır ki; işin içine girmeden kimse bilemez bunu. Hepsinden önemlisi de nakit akışı. Marketçilik, konulan sermaye ile kıyaslandığında çok kârlı da değildir haaa. Basiretli bir yönetim olmazsa; iki günde güm! batar o işletme. Demek ki, hem bakkalın hem de marketin kendisine göre problemi var ve bu problemler; merkezî idareler tarafından tam tespit edilmiş değil. Plan olmayınca, çözüm de olmuyor tabiî. Bu işletmeleri birbirinin rakibi olarak görmek belki mümkündür ama düşman olduklarını söylemek asla ve asla akla uygun bir davranış biçimi olmaz. Yanlış politikaların ve sistemsizliğin faturasını sektöre çıkarmanın kimseye kazandırdığı bir şey yok. Bugün yok, yarın da olmayacak. O halde, kanun çıkarmadan önce; bir master plan hazırlamak ve en azından 10 senelik bir perspektif içinde bu planı adım adım uygulamak gerekiyor. Bir bakkalı bir marketi korkutmakla bir yere varılmayacağı kesin. Sektörün önündeki engeller temizlenirse; sistem kendiliğinden işler, hem de şıkır şıkır. Kayıt dışını önlemek gerekiyor öncelikle. Ardından da, ürünün hijyenik şartlara uygunluğu, mekanın temizliği ve hatta dükkanın tasarımı da dikkatle alınıp öyle bir organizasyon kurmak lazım ki, sistem işlesin. Bir de finannsman tabiî. Ayrıca, tedarik ve işletme gibi bilgiler gerekiyor ki, bütün bunlar bir araya gelmeden hiçbir kanun sektöre rahat uyku uyuma imkanı vermez. MI ACABA?!. Baykal, 'Kimse bizi ikinci AKP yapamayacak' diyerek; Derviş'e ince mesaj göndermiş... Elbette yapamaz, çünkü kendileri statükocudur! *** Bakan Ali Babacan'ın makam aracı çalınmış... O forsu bir de hırsız kullanmak istemiş demek ki!