Akdenizli olmak; herkese nasip olmayan bir ayrıcalıktır. Bu kesin. Övünmek gibi olmasın, bendeniz de o talihli insanlardan biriyim ve bununla gurur duyuyorum. Nasıl duymayayım ki, Akdeniz Bölgesi, sayılamayacak kadar fazla güzelliğe sahip emsalsiz bir bölge. Hangisini sayayım? Mutfağı mesela. Envai çeşit lezzeti ve tadıyla müthiş bir damak zevki sunuyor insana. Ayrıca, besleyici. Hemen belirteyim ki, dengeli bir beslenme bu. Meyve, sebze, zeytinyağı, et ve balık. Müthiş birer besin deposu hepsi de. Tere, soğan, marul, maydanoz ve naneyi saymıyorum bile. Böyle bir mutfaktan beslenen insan; yamuk yürümez bir kere, dik durur. Nedenini de söyleyeyim: Sadece tahıl veya et ile beslenen bir bünye, ya yağ bağlayıp löp löp oluyor, ya da bir maraza yakalanıp salıveriyor kendini. Farklı gıda almadan, vücudu beslemenin imkanı yok çünkü! Ne demek istediğimi, yaşı 40'ın üzerine çıkanlar daha iyi anlayacaktır mutlaka. O yaştan sonra beden yük olmaya başlar insana. Ağrı, sızı peydahlar... Hareketler yavaşlayıp hafıza kaybı görülür ufaktan ufağa. 50 ve 60'lı yaşlar ise yorgunluğun zirve yaptığı yaşlar oluverir birdenbire... Tadı kalmaz artık o yaştan sonra hiçbir şeyin. Akdeniz mutfağı farkı, işte burada gösteriyor kendini. O beslenme kültürüyle beslene gelen insan, 70'inde de zindedir, 80'inde de. Hadi, eskiden bu nimetlerden istifade etmek isteyenin o yörede yaşaması gerekiyordu. O imkanı bulunmayanın ise yaşadığı bölgenin kendisine sunduğuyla iktifa etmekten başka şansı yoktu. Şimdi öyle değil ki! Hem üretim arttı, hem de nakliye ağı genişledi. Dilediğini dilediğin yerde bulup yeme imkanı var artık. Hem de ucuz. Yeter ki, çeşitliliğin gerekli olduğunu kabul et ve beslenme alışkanlığını ona göre değiştir. Aha, Prof. Dr. Mehmet Öz. Adam, Amerika'da fırtınalar estiriyor. Kanser illetinden korkana da, fazla kilo şikayeti olana da Akdeniz mutfağını tavsiye edip köşe oldu. Öz, kimsenin bilmediği bir formül söylemiyor aslında. Bizim kültürümüzü söylüyor, hepsi o. Amerikan halkı onu baş tacı etti, bu telkinlerinden dolayı. Beni de baş tacı yapın demiyorum ama bilin yani iyiliğimi!.. Omega-3 İnsan vücudunun daha çocukken başlayıp göz, zihin ve beyin beslenmesi için ömrünün sonuna kadar ihtiyaç duyduğu yanmamış yağ asidi Omega 3 ve 5; balıkta ve zeytinyağında var. Türkiye balık tüketiminde de, zeytinyağı tüketiminde de çok gerilerde. Doğru beslenemiyoruz yani. Bu yetersiz beslenme başımıza ne işler açıyor aslında ama girmeyeceğim o mevzua. Üç tarafı denizle çevrili bir ülkede yaşıyoruz. Balığın her bir cinsi bol bol var bu denizlerde. Daha doğrusu var-dı. Kadir kıymet bilip yemedik. Bu kıymet bilmezlik bizi vurdumduymaz etti. Lağım suları denize aktı, sesimiz çıkmadı. Dinamitle dahi avlanan oldu, "gık" demedik. Elin adamı gelip, gemilerindeki pisliği denizimize boca etti, hiç tepki vermedik. Sonunda balık nesli tükendi. Kalanlar da taşıdığı "ağır metal"den dolayı yenmiyor. Türkiye'de toplam 500 bin ton balık üretiliyor. Bunun 400 bin tonu denizden, 100 bin tonu da kültür balığı üreten çiftliklerden. Deniz balığı, risk taşıdığı için ihraç edilemiyor. Kültür balığının yarısı ihraç ediliyor halbuki. Açık denizlerdeki balık çiftliklerinde üretilen balık, veteriner kontrolünden geçtiği gibi sertifikalı da. Batılı, çiftlik balığını boşuna tercih etmiyor yani. Dolayısıyla, ihracat şansı çok yüksek. Balık üretiminde Avrupa lideri, yavru balık üretiminde ise dünya birincisi olan Kılıç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Kılıç ile bu konuyu konuştum geçenlerde. Kılıç, "bir dokun, bin ah işit" türünden bir tepki verdi. Dertli mi dertli. "Bugün" dedi Orhan Kılıç. "Türkiye 300-350 milyon dolarlık kültür balığı ihraç ediyor. Bu rakam aslında, 4-5 milyar dolar olabilir!" 10-15 kat daha fazla ihracat potansiyeli var ama ah gözü kör olsun bilgisizliğin ve bürokrasinin! Balık tüketmeyen bir toplum nasıl üretsin? Bereket versin Orhan Kılıç azimli. Aydın ve Muğla açıklarındaki çiftliklerde deniz balığı üretiyor. Şimdi Mersin'de de kültür balığı üretmeye hazırlanıyor. Aydıncık sahilinden 6 mil açıkta olacakmış bu çiftlik. Orhan Kılıç, bir balık sevdalısı. Mudurnu Tavukçuluk'u satın alan Mupi de onun ama o balık diyor da başka bir şey demiyor. Birkaç ülkede senede kişi başı tüketilen balık miktarını da verip kapatayım bu mevzuu: Avrupa kişi başına senede 24 kilo balık tüketiyor. ABD'de 26 kilo. Japonya'da ise 80 kiloyu buluyor bu rakam. Norveç'te 60. Tanzanya bile 12-13 kilo balık tüketirken biz 6 kilodayız hâlâ! Nasıl?