Balıkçı Özal

A -
A +

Lider, sistem yıkıcı; yönetici ise sistem kurucudur. İkisinin arasındaki en bariz fark budur belki de. Yöneticilerin statükocu olmaları yine bu özelliklerinden kaynaklanır zaten. Rahmetli Özal, iktidara geldiğinde ne bürokrasiye teslim oldu, ne de şikayet etti. Bunun yerine bodosloma dalıp savaştı onunla. Özal'ı Özal yapan bu işte. Sistemi yıkıp dağıtmak! Gerçekleştirdiği reformlarla Türk insanının içine sıkışıp kaldığı o kalın kabuğu kırıp vatandaşın dışarı çıkmasını sağladı. Bununla kalmayıp ne yapacağını da gösterdi o insanlara. Şayet, aklı başında yöneticileri olsaydı, çağı kesin yakalardı Türkiye. Yapılacak olan, onun yıkıp değiştirdiği sistemi temel baz alıp yeniden kurmaktı ama olmadı. Japon yöneticilerin, "Vatandaşa balık yemeyi değil balık tutmayı öğretin" diyen bir sözleri var. Japon halkına "avanta" gibi bir yalancı emzik vermek yerine, doğru hedefler gösterip Japonya'yı gelişmiş ülkeler sıralamasının en tepelerine taşımışlar. Rahmetli Özal da balık tutmayı öğretmek için yola çıktı ama ömrü kafi gelmedi bu reformu tamamlamaya. Bir de ülkenin hayat damarlarını by-pass eden ahbap-çavuş ilişkileri var tabii. "Al gülüm ver gülüm" zihniyetinin dumura uğrattığı bu sistemi yıkmaya yönelik reformları da yarım kaldı rahmetlinin. Fakat yine de Özal'ın bu telkin ve tavsiyelerine uyup "balık tutma" tekniğini öğrenen iş adamı sayısı az değil ülkemizde. Adil Üstündağ mesela. Rahmetli Özal, Türk cumhuriyetlerine yaptığı o son ziyaret esnasında hemşerisi Adil Üstündağ'a, "Türkiye'de turizm sektörü büyüyecek. Otelcilik yap" demiş. Adil Üstündağ'ın o günlerde İtalyanlarla ortak kurduğu bir marş motoru fabrikası var ve orada ürettiği otomobil ampulü, kolektör ve marş motorunu Taksim'deki iş yerinde satıyor. Tuzu kuru. Hayatından şikayeti yok. "Ben turizmden anlamam" diyecek olmuş ama Özal, "Daha önce otomotiv işini biliyor muydun?" deyip susturmuş onu. Özal'ın bu işaretini kendisine rehber edinen Üstündağ hemen Taksim'deki iş yerini restore edip ilk otelini oraya dikiyor. Bir nevi okul olmuş Adil Üstündağ için Taksim'deki The Green Park Otel'i. Özal'ın verdiği gaz ve işi öğrenmenin kazandırdığı öz güven bir araya gelince Üstündağ'ın içindeki yatırım ateşi iyice tutuşmuş. Ardından Bostancı ve Merter'e birer otel inşa etmiş. O da yetmemiş olacak ki, ta Kartepe'ye çıkarmış içindeki bu ateş onu. 30 sene önce temeli atılan ve birçok el değiştirmesine rağmen doğru dürüst bir kazık bile çakılamayan otel alanını satın almış Adil Üstündağ. Ardından da kolları sıvayıp işe başlamış ve 5 senede bitmesi lazım gelen inşaatı 5 ayda tamamlayıp oteli hizmete sokmuş. Sokmasına sokmuş ama su yok, elektrik yok, yol yok. Üstündağ yılmamış. Hepsini kendi imkanlarıyla tamamlayıp işletmeye açmış Sapanca-Maşukiye'deki o güzel The Green Park Oteli'ni. "Yetmez" diyor Adil Üstündağ. "2010'a The Green Park oteller zincirini 10 otelli yapacağım." Anadolu Yakası'na ikinci bir otel var hedefinde. Sonra da Şanlıurfa, Malatya ve Eskişehir. > MI ACABA?!. Türkiye, 'Ucuz yatırım ligi'nde Avrupa beşincisiymiş... Ah bir de bürokrasi olmasa! ??? Denizli'deki antik kentin bekçisi, tarihî eser satarken yakalanmış... Kuzuyu kurda teslim eden yönetimi kutlamamız lazım! ??? FB'li taraftarlar Rıza Çalımbay'ın kapıcı çocuğu olduğunu yazan pankart açınca çarşı karışmış... Ne var bunda? Biz; aşağıdan geleni 'kapıcı', yukarıdan geleni ise 'prens' diye aşağılayan bir millet değil miyiz? ??? Kültür Bakanı Atilla Koç'un "Şiir az gelişmiş, roman gelişmiş ülkelerde gelişti" sözüne edebiyat dünyası kızmış... Adam kırk yılda doğru bir laf etti yine yaranamadı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.