Türkiye çoğu dönem olduğu gibi gene "cari açık" tehdidi ile cebelleşiyor. Eskiye göre tek bir farkı var bunun; riski önceden görüp tedbir alabiliyor artık. Sürpriz bir krizle büyük hasarlar yaşanmıyor böylece. "Cari açık" geçen senenin Ocak-Ekim dönemine göre yüzde 36 düştü ve 41 milyar 100 milyon dolar oldu. 2011 yılı aynı döneminde ise "cari açık" 65 milyar dolardı. Şayet beklendiği gibi giderse bu seneki "cari açık" 47 milyar dolarda kalacağa benziyor. Ki, bu da 2011 yılında 77 milyar dolar olarak gerçekleşen "cari açık" rakamının yüzde 39 daha azalacağını gösteriyor. Başarı tabii. De... sancılı dönem bitmiş değil henüz. "Büyüme" olsun dendi mi nasıl "Cari açık" tehdidi ile yüz yüze geliniyorsa; "cari açık" olmasın denildiğinde de "büyüme" duruveriyor. Türkiye son 3 senede ortalama yüzde 8 büyümüştü. "Cari açık" olmasın gayretinden dolayı bu sene "büyüme" oranları düştü. Üçüncü çeyrekte yüzde 2.6 büyüme bekleniyordu, 1.6 olarak gerçekleşti. İlk çeyrekte yüzde 3.37 büyüme gerçekleştiren ekonomi, 2'nci çeyrekte yüzde 3.01 büyüdü. 4'üncü çeyrekte yüzde 4.8 büyüme yakalasın ki 2012 hedefi olan yüzde 3.2 büyümeyi tuttursun. Ki, imkânsız! Ekonomi yönetimi faizleri bir miktar daha indirip ekonomiyi ısıtma taraftarı ama Merkez Bankası (MB) pek sıcak bakmıyor bu fikre. MB Başkanı Erdem Başçı, "Faizi yeteri kadar indirdik. Yeni bir indirim düşünmüyoruz" diyerek; "ölçülü" olacaklarının sinyalini verdi. Başçı'nın tedbirli davranmasına kim ne diyebilir ki? Görevini yapıyor. Dengeleri gözetip Türk Lirası'nın değerini koruması lazım. İşletmelerin büyüme kabiliyetinin yüksekliği var bir de. Onlar ne yapsın? Yeterli finansmanı bulamıyorlar bir türlü. MB faizleri yüksek tutuyor ve dolayısıyla borç kaynakları kullanmaya fırsatları olmuyor. Geriye bir tek sermaye piyasası kalıyor bu durumda; halka açılmak yani. Açıldılar da. İMKB'nin başlattığı "Halka Arz Seferberliği" bilgilendirme çalışmaları meyvesini verdi ve borsadaki şirket sayısı bu yıl ilk kez 400'ün üzerine çıktı. Borsadaki şirketlerin değeri ise 520 milyar TL'ye ulaştı. Halka açılan şirket sayısındaki artış da dikkat çekiciydi. 2009 yılında halka açılan şirket sayısı bir iken bu sene 26 oldu. Avrupa'daki ciddi krize rağmen hem de. Şirketler sermaye piyasasını kullanmaya başladı ayrıca. 2009 yılında sadece 500 milyon TL civarında olan dolaşımdaki özel sektör borçlanma aracı tutarı, 2012 Kasım ay sonu itibariyle 27 milyar TL'ye ulaştı. Son 3 yılda yaşanan bu başarı, Dünya Bankası dahil pek çok uluslararası kuruluşun dikkatini çekti ve ortak çalışmalar başlatıldı. Sermaye piyasasında görülen performans bir makaleye sığmayacak kadar fazla ve bunların hemen hepsinde SPK Başkanı Vedat Akgiray'ın imzası var. Bir son dakika önergesiyle SPK Başkanı ve üyelerinin Sermaye Piyasası Kanunu'nun yayımı tarihinden itibaren üyeliklerinin düşmesinin sağlanması, şok etkisi yaptı. Kimse bir anlam veremedi bu karara. Şayet Akgiray ve ekibi görevden alınırsa, bu; ekonominin çarkına çomak sokmak anlamına gelir bir yerde. O önergenin neden verildiği bilinmiyor. Akgiray ve ekibine yönelik olup olmadığı da bilinmiyor. Babacan'ın başarılı bir bürokratını harcayacağını sanmıyorum.?Başarıyı cezalandıran birisi değil çünkü kendisi.