Duyduk duymadık demeyin, Türkiye başmüzakereci arıyor-muş! İki devlet bakanının ismi dillendirildi bu konuda. Ali Babacan, Mehmet Aydın. Bu arada TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu meydana çıkıp; "Biz de müzakereci olmak istiyoruz" dedi ama sonra ne olduysa oldu hepsi unutuldu! Başmüzakereci genç olduğu gibi bilge bir siyasetçi de olabilir. Sivil toplum örgütlerinden bir temsilciye de verebilirler bu görevi. Müzakere meselesi 'başmüzakereci' meselesine indirgenince benim sinir tellerim titremeye başladı, asabım bozuldu. Türkiye-AB müzakere sürecinin başlamasına ramak kaldı. 17 Aralık'ta dananın kuyruğu kopuyor çünkü. Ne olacak ondan sonrası? Zaten ucu açık, yani üyelik tarihi belli olmayan bir süreç var önümüzde. Konusu belliyse de zaman meçhul! Daha doğrusu Türkiye'nin tavrına ve intibak gücüne bağlı. Bu süreç nasıl uzar veya kısaltılır? 31 paragraftan meydana gelen mevzuatlar tartışılacak bu süreçte ve hepsi bir kritere bağlanacak mutlaka. Bu konuların 27'si ekonomiyi doğrudan ilgilendiriyor, diğer 4'ü ise dolaylı. Hemen hepsi ekonomiyle ilgili yani. Tarım belki en başta geliyor ama sanayi ve ticaret de kapsam alanı içinde. Hakeza vergi ve sosyal güvenlik. Ayrıca pazarlama, satış, tanıtım ve reklam da bu halkanın içinde. Bunu şunun için söylüyorum. Türkiye'de olup biten her şey bu süreçte müzakere edilip karara bağlanacak. Siyasetin kriterleri, bürokrasinin işleyişi de değişime uğrayacak bu süreç içinde. Türkiye, global dünyaya ne zaman uyum sağladı, o zaman AB, "Gel hadi, sen de benim üyem ol" diyecek. İyi de bu kadar müzakereyi, bu uzun maraton sürecinde kim yapacak? Şimdiki tavırlara bakılırsa, siyasetçi! Öyle değil aslında. Siyasetçi siyasetçiyle, sanayici sanayiciyle, bürokrat bürokratla, belediyeler beldiyelerle, sivil toplum ögütleri sivil toplum örgütleriyle, üniversiteler ünversitelerle... ve hepsinden öte vatandaş vatandaşla kafa kafaya verip müzakere yapmak mecburiyetinde. İçi gizem dolu bir Türkiye allanıp pullanıp konmayacak masaya. Duygular, düşünceler, gelenekler, kültürler ve hatta inançlar bile mercek altına alınacak o süreç içinde. Biz Avrupalı değiliz, onlar gibi düşünmüyoruz. Bu doğru ama bir başka doğru daha var; o da şu: Farklı olmak, yanlış yerde durmak anlamına gelmiyor! Müzakere süreci bu farklılıkların hangisinin kalacağına, hangisinin diğeri tarafından kabul edileceğine ve hangisinin tamamen terk edileceğine karar verilecek bir süreç. Tarafları birbirine kaynaştıracak olan bu sürecin hızlandırılması için Türk toplumunun doğru tepki vermesi ve doğru hedeflere atış yapması lazım. Sadece başmüzakereci ile geçiştirilecek bir süreç değil bu. Bilmem anlatabildim mi? > MI ACABA?!. Kerry kaybedince ABD ikiye bölünmüş... Kaybedenler ve kazananlar! *** Kanada asıllı Alka Mandloi Hintli hizmetçisinin ağzına elektrik süpürgesi sokmuş... Patron işte, temizliği de anlamlı oluyor! *** İTO, CE işareti vermek için şirket kuruyormuş... Kursun, kursun; bir gün gelir ona da bir CE diyen olur! *** Baykal, Sarıgül'ün CHP'den ihracını istemiş... Sarıgül de Baykal'ı ihraç etmek azmiyle geliyor ama!