Bayram ve Türkiye Ailesi

A -
A +

Araya başka şeyler girince yazmak nasip olmadı bir türlü. "Adam sen de" cinsi bir şey de değildi ki, dert etmeyeyim. Yazmazsam, "çat" diye çatlarım. Boğaz Vapuru'nda gerçekleştirdiğimiz bir iftar yemeği bu sözünü ettiğim. "E, canım ne var bunda" demeyin, lütfen. Hele, "Anlatacak şey mi bulamadın" diye hiç demeyin! Evet, altı üstü bir gezi. Ama sıradan bir gezi değil bu. Sosyal ve tarihî yönleri var. Karar, Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak'a ait bir kere. Ayrıca, senede bir kere gerçekleşiyor. Gönlümüz daha sık olmasından yana ama senede bir kere! Bütün bu nedenler üst üste konduğunda tarihî olduğu kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu? Sosyal olmasının nedeni ise şu: Aile! Bu üçüncüsüydü aslında Boğaz Turumuzun. Geçen seneki, "40'ıncı Yıl" kutlaması münasebetiyleydi. Ondan önceki de, "40'ıncı Yıl"a hazırlıktan dolayı oldu. Hani, resmî bayramlarda öğrenciler tören yerine gidip bir gün önce prova yaparlar ya. Bizimkisi de o yani; prova! Boğaz'ın böyle de bir özelliği var: Alışkanlık yapıyor insan bünyesinde. Arkadaşlar, meşguliyeti başından aşkın Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak'ın karşısına dikilip "Boğaz Turu da Boğaz Turu" diye tutturmuşlar. En zayıf noktasından yakalamışlar O'nu. Çok merhametli çünkü. Kendisinden bir şey isteyeni geri çevirmeyi sevmez pek. Tek istisnası var bunun: Para! Para isteyenden buz gibi soğur. Haksız da değil hani. Para bu, sokaktan toplanmıyor ki! Albayrak merhametli olduğu kadar işlek bir zekâya da sahip. Profesyonel düşünür. Personelin huzuru olsun ki, yüksek verimle çalışsın. Hasılı kelam "Peki" dedi Albayrak ve o akşam Boğaz vapuru Fatih'te muhteşem bir gece geçirme imkanımız oldu. İftar yemekleri harikaydı. Manzara muhteşemdi. Hele Nuh Albayrak'ın bu etkinliğin gelenek haline dönüştürüleceği hususunda verdiği söz; hiç unutulacak gibi değildi. Gazetecilik meşakkatli bir meslektir. Çoluk çocuğa hasret bırakır insanı. Nuh Albayrak vapurda yaptığı kısa konuşmada çok güzel özetledi zaten bu halimizi. "Akşam 7'de eve gittiğimde çocuklarım 'Baba yine elbise değiştirmeye mi geldin' diye soruyorlar" dedi. Bizim hayatımız böyle bir hayat işte. Çoluk çocuğun hasret kalır yüzüne. Vapurdaki iftar yemeği tam fırsattı. Denizdeyken "Ben gazeteye gidiyorum" deme şansı kalmıyor insanın. Dolayısıyla gece 11'e kadar hasret giderme fırsatımız oldu. Boğaz'ın temiz havasını solumak da cabası. Dediğim gibi Fatih Vapuru harikaydı. Yenilerden. Dış görünüşü değişmemiş ama konforu çok artmış. Çocuk bakım odası ve sağlık kabini de yeni ilavelerden. Geniş salonları, lüks koltuklarıyla vapur gerçekten harikaydı. Ayrıca Türk mühendislerin eseri. Haa, bir de yemekler tabii. Çok lezzetliydi. Şifa Yemek bizi doyurdu. O kadar kişiye anında servis yapma becerisi göstererek hem de. Lafın kuyruğunu şöyle bir temenniyle bağlayayım müsaadenizle. Bu işin sonu gazeteci-okuyucu gezisine kadar gider inşallah. Ne hoş olur ama. Vapurda buluşuruz. Bayramınızı tebrik ederim. Bu mübarek günlerin bereket ve fazileti üzerinize olsun...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.