Dünya, daha önce hiç yaşamadığı bir belirsizliği yaşıyor. İktisadi, siyasi ve askerî alanları içine alan bir belirsizlik bu ve kimse yarın için bir şey söyleyemiyor!
Bilinen tek şey; belirsizliğin Amerika'dan kaynaklandığı!
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) son yedi yıldır, dünyayı parmağına taktı oynatıyor. 2007 yılında Mortgage Krizi yaşadı, bu krizin tüm bedelini başta Avrupa olmak üzere dünyaya ödetti.
Karşılıksız para bastı, kimse itiraz etmedi. O sayede "Para bollaştı, faizler düştü" dünya âlem zil takıp oynadı.
ABD Merkez Bankası FED "Tahvil almayı durduruyorum, bastığım karşılıksız parayı geri çekeceğim" dedi, "Bol para ve düşük faiz" müptelası olan ülkeler "etme, eyleme" diye yalvardıysa da "Benim ekonomim düzlüğe çıktı" deyip tahvil alımını durdurdu.
FED bununla da kalmadı. "İşsizliği azalttım, enflasyonu kontrol altına aldım. Bundan sonra yatırım yapıp büyüyeceğim" fikrinden gidip faizleri yükselteceğini açıkladı. Amerika'da faizin artması demek, tüm dünyada artması anlamına geliyor tabii ve bilhassa gelişmekte olan ülkelerin canı yanmaya başladı.
ABD ayrıca kaya gazı rezervlerini işleme sürecine girdi ve petrol ithalatını durdurduğu yetmezmiş gibi enerji ihraç eden ülke konumuna geldi.
Avrupa ne krizden çıkabiliyor, ne de ABD'nin hamlesine karşı tedbir üretebiliyor. Naçar kalan Avrupa Merkez Bankası parasal genişleme kararı aldı ve parasının değerini düşürüp rekabet şansını korumaya çalışmaktan öte politika üretemedi.
Çin büyüme hedefini yüzde 7'ye çekmeye mecbur kaldı.
Petrol fiyatları düştüğü için Orta Doğu ülkeleri eskisi gibi para kazanamaz oldu.
Rusya Ukrayna'dan dolayı ambargo yedi ve krizle boğuşuyor.
Önünü göremeyen global yatırımcılar, bekleme sürecine girdi.
Türkiye'de durum ne peki?
Para bolluğunun bitmesi ve FED'in faiz tehdidi Türkiye'yi de silkeledi tabii. Silkelenmenin şiddetiyle çarşı karıştı, Merkez Bankası suçlandı ama bu durum bir işe yaramadığı gibi içeride çeşitli spekülasyonlara neden oldu ve dolar zaten yükseliyordu, daha da yükseldi.
Bereket versin, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde gerçekleştirilen ekonomi zirvesinden istikrar mesajı çıktı da dalgalı kur sistemi işlemeye başladı. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, "Kur konusunda sadece ama sadece Merkez Bankası'nın açıklamalarına bakın" deyip başka hiçbir kurumun teknik altyapısının olmadığını bildirmesi de faydalı oldu.
Türkiye ne yapsın da 2-3 sene sonra belirsizlik sisi dağılıp her şey netleştiğinde; dalganın üstünde kalan ülkelerden biri olsun? Esas soru bu.
Türkiye'nin Anayasa başta olmak üzere hukuki ve iktisadi reformları vakit geçirmeden gerçekleştirmesi ve Çözüm Süreci'ni barışla sonlandırması gerekiyor.
Yabancı sermaye Türkiye'ye gelmek istiyor ama "Yolsuzluk", "Hukuksuzluk" ve "Kayıt dışı ekonomi"den korkup gelmiyor. Reformlar yapılırsa bu korku da bertaraf edilmiş olur ve Türkiye düze çıkar.
Son söz: Türkiye'nin içinde bulunduğu belirsizliği fırsata çevirmesi mümkün. Yapacağı tek şey; reform.