Bugün Burhan Erdoğdu isimli okuruma teşekkür etmek maksadıyla yazıyorum. Erdoğdu'ya can-ı gönülden teşekkür ederim. Beni, gazetemizin sorumlu Yazıişleri Müdürü Behçet Fakihoğlu'na şikayet etmiş ve "Türk insanına hakaret eden birini nasıl oluyor da gazetenizde barındırabiliyorsunuz" diye sormuş. Burhan Erdoğdu'nun Cumhuriyet Savcılarının da harekete geçmesini istediği suçum; Türk insanı kafasına müthiş ihtimam gösterir. Sıfır kilometre aldığı kafayı sıfır kilometre teslim eder. Hiç kullanmaz yani, demem. Bu yetmezmiş gibi 'Kafayı işletmeyince, devreye pratik "Türk zekası" giriyor' deyişim. Kendisine teşekkür etmemin nedenine gelince. "Onu işten atın" demeye getirdiği sözleri değil elbette ki! Bana bu konuda birkaç şey söyleme fırsatı vermesi. Akılla, zeka birbirinden farklı şey. Akıl uzun soluklu çözümden yanadır, vizyon ister. Zeka ise kısa vadeli çözümlerle gününü gün eder. Türk insanının zekasına yetişen başka bir zeka düşünemiyorum, yok. Yol, kanalizasyon, okul, park, sağlık kurumu gibi alt yapı yatırımları olmadan şehir kurmak ancak pratik zeka ile mümkün ki, biz hemen her şehrimizi böyle kurmuşuz. Akıl tam tersini emreder halbuki. Aklın gösterdiği yolu tercih etseydik şayet, bugün şehirlerimiz birer beton yığını olmazdı. Gecekonduların kirlettiği mahalleler yerine parkı, bahçesi, oyun alanı olan semtlerimiz olurdu. Hadi ondan vazgeçtik diyelim. Karşıdan karşıya geçişimize ne demeli? Alt veya üst geçidi kullanmayıp hayatını veya organını otobanda kaybedenlerin sayısı o kadar çok ki, söylemeye varmıyor dili insanın. Bir zamanlar Laleli vardı. Milyarlarca dolar ihracat yapıyordu bu semt. Ne oldu? Giyim eşyası siparişi veren Rus'a çapuk balyaları gönderdi ve bu uyanıklılığının bedelini müşterisinin önemli bir kısmını Dubai'ye kaptırmakla ödedi!.. Devlet yönetimimiz de üç aşağı beş yukarı öyle. Kamu maliyesi yönetimini beceremedikleri için değil mi şimdi "IMF gelsin de sistem öğretsin" diye beklememiz? Ahbap çavuş ilişkileriyle kamu gelirlerini çarçur eden biziz nihayetinde!.. Elin Alman'ı, Japon'u standart ve kalite yarışında iken biz, kalitesizliği kendimize standart yapıp onu bunu aldatmaya kalkıştık. Bu işler bumerang gibidir, dönüp atanı vurur. Bu nedenle vurulan hep biz olduk!.. İstihdam ettiği insanları üç ay sigortalı yapıp, yılın geri kalanında bordrodan düşürmek bizim iş adamlarımızın marifeti değil mi? Hangisini sayayım. Ete ve süte su koyup darada fazla çekmesini sağlamak ve üç kuruş para kazanacağım diye o ürünü kullananların sağlığını tehlikeye atmak reva mı? Biz yapıyoruz ama. Daha sayayım mı? Bitmez... Öp öz Türk'üm. Katıksız. Yabancılar gibi, "Aslansın" demeyi yediremem kendime. Bana da ağır geliyor aslında ama aklımızı kullanmadığımızı birinin söylemesi lazımdı. Ben söyledim. Tu kaka edilme pahasına söyledim. Ne yapayım? Seviyorum bu ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını. Türk milletinin muhteşem tarihini aklımızı kullanarak zenginleştireceğimize, zekamızla fakirleştiriyoruz. Yazık!