Benim çay hikâyem!..

A -
A +

İsteyip de bir türlü yapamadığım üç-dört şeyden biriydi; nihayet yaptım. Rize'de çay topladım. Hem de Ardeşen'in Elmalık Köyü'nde. Çay kesmek pek öyle kolay bir iş değil ha, onu da peşin peşin söyleyeyim. Hele, makası tutmasını bilmiyorsanız, hiç kolay değil ama övünmek gibi olmasın bendeniz becerdim bu işi. Zorluğu her ne kadar makastan kaynaklanıyorsa da başka inceliği de var bu işin. Kestiğin yaprak sayısı mesela. Esasında üç yaprak kesiliyor ama üçüncü yaprak en son sürgün olduğu için o yaprak buçuk kabul ediliyor ve keserken iki buçuk yaprak kesilmiş oluyor. Standart bu. Fazla kestin mi yandın! Her şeyden önce kalite. Kalite bozuluyor. İkincisi, ondan da önemli. Hatalı kesmekle, ikinci kesimi de riske sokuyorsun çünkü. Bendeniz düzgün kesim yapmakla, hem torbaya dolan yaprakların kaliteli olmasını sağladım, hem de ikinci kesimi yapacak olanın arkamdan kötü şeyler söylemesini önlemiş oldum. Eee, tabii ödül de aldım bu acarlığımdan dolayı ama mütevazı çocuğum; üzerinde durmayacağım!.. İşi burada bıraktığımı sanmayın sakın. Arkasını getirdim. Kestiğim yaprakları alıp Lipton'un Pazar Çay Fabrikası'na götürdüm. Aslında demliğe kadarki kısmını hazırlamaya niyetliydim ama müsaade etmedi fabrika sorumlusu. Çay, el değmeden hazırlanıyormuş çünkü orada. Eh, madem öyle ben de çayın fabrikadaki yolculuğunu takip ederim. Öyle de yaptım nitekim... Çayın tarladan bardağa kadar geçirdiği safhada zaman çok önemli. Önemli çünkü, her gecikme çayın lezzetini azaltıyor. Doğru zamanda doğru işi yapmış olmak için çayın çuvalda fazla beklememesi gerekiyor evvel emirde. Öyle de oldu. Benim çuvaldaki çay, diğer çaylarla karıştırıldı ve hemen banda kondu. Çay bitkisinin yüzde 72 ila 80'i su. İlk etapta çay alttan ısıtmalı bu banttan geçirilerek nemi alınıyor. Uzatmayayım... belli süreçten geçirilen yaprak çay el değmeden kavrulup öğütülüyor. Kalite ve tat kontrolünden geçirildikten sonra da çuvallara konup paketlemeye hazır hale getiriliyor. Bu işe o kadar hassasiyet gösteriyorlar ki, numune almak için bile özel sistem geliştirmişler. El değmeden alınıyor numune. Lipton'un Fındıklı, Arhavi'de de çay fabrikaları var. Bu fabrikalarda elde edilen çaylar Gebze Fabrikası'nda harmanlanıp paketleniyor. Ha, şunu de belirteyim ki, her çay kavrulmuyor. Yeşil çay mesela, kavrulmuyor. Bir de beyaz çay var. O da kavrulmuyor. Hani, buçuk diye tabir edilen son sürgün vardı ya; işte o. O sürgünden elde edilen çaya deniyor beyaz çay. Tam bir bitki çayı yani. Türkiye'deki çay pazarı 1 milyar 82 milyon TL. Doğu Karadeniz Çayı'nın en büyük üreticisi yüzde 40 pazar payı ile Çaykur; kamu yani. Özel sektörde ise Lipton pazar lideri. Lipton'u lider yapan birçok özellik var tabii de en önemlisi; satın aldığı ürüne dikkat etmesi. 2.5 yapraklı kesimi şart koşuyor bir kere. Rakiplerine göre biraz fazla ödüyor, gerektiğinde erken ödeme yapıyor ama sağlıyor bu standardı. Dolayısıyla da pazara sürdüğü ürün aranan ürün oluyor. Hayata canlılık kazandıran çayın serüveni burada bitmiyor. Çayın demlenmesi de önemli. 5-10 dakikada demlenen çayın, yarım saat içinde tüketilmesi gerekiyor. Buna dikkat eden, hele porselen demlik kullanan; illa ki içer lezzetli çayı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.