Benim kimliğimden sana ne?

A -
A +

Gülnar'da doğdum. Toroslar'ın kekik kokusunu teneffüs ederek büyüyen mütevazı bir yörük çocuğuyum. Kırıt Hoca'nın torunu, Mahmut Ağa'nın oğluyum. Öbür dedem ise Şıh Ali Efendi. Anne tarafım Mut'lu. Liseyi Tarsus'ta, üniversiteyi ise İzmir'de okudum. Na zaman Tarsus veya İzmir'den söz açılsa burnumun direği sızlar. Her kapayışımda gözümün önüne Gülnar'ın o meşe ve çam ormanlı dağları gelir. Dizime çıkan kar kümeleri arasında okula gidişim hiç hatırımdan çıkmaz. Vefalı bir eşim, dünya güzeli çocuklarım var. Annem 88 yaşında ve hâlâ bir çınar gibi dimdik ayakta. Hakeza ağabeylerim ve kardeşim; kandaşım onlar benim. Yapı Kredi Bankası ve Şişe Cam'da görev yaptım. Oralar benim yuvam. 20 senedir çatısı altında bulunduğum Türkiye gazetesi ise salt bir iş yeri değil benim için. Hem yuvam, hem ailem, hem de ekmek teknem. 30 seneye yakın bir süredir İstanbul'da yaşıyorum. Her gün biraz daha seviyorum bu şehri. Trafiği, hava kirliliği, gürültüsü... tıpkı emsali olmayan denizi ve sonbaharı gibi içime işledi. Gülnar neyse İstanbul o... Dünyanın hemen her ülkesini gördüm. İyisiyle kötüsüyle hepsi benim için birer hatıra. Beynimin her bir kıvrımı arasında bir ülke, bir şehir, bir manzara var dünyaya ait. Hele okuduğum kitaplar... seyrettiğim filmler... gittiğim tiyatro oyunları ve talk show'lar... Hemşehrilerimle görüşmek nasıl beni heyecanlandırıyorsa, okul ve asker arkadaşlarımdan da aynı elektriği alıyorum. Kürt dostlarım var, hepsi birer cevher. Tıpkı Laz, Çerkez, Boşnak dostlarım gibi. Fransız, Alman, Rus, İngiliz... Afrikalı, Asyalı... Onlardan da istifade ettim. Onlardan öğrendiklerimle ufkum genişledi, vizyon kazandırdılar bana. Onlar benim aidiyetim... Hayatım hep seyahatlerle geçti. Yemeğini yediğim lokanta, konakladığım otellerin sayısını hatırlamıyorum ama hiçbirini unutmadım. Belleğimi biraz zorladım mı her biri film şeridi gibi gözümün önüne geliyor. Allah'a şükür sağlık problemim olmadı ama kontrole gittiğim hastaneler var bir de. Onlar olmasa böyle moralli olamazdım herhalde. Hele terziler, kunduracılar, kasaplar ve manavlar... Berberimi değiştirmemek için az mı şehirler arası yolculuk yaptım? Gidip ziyaret ettiğim fabrikalar, o fabrikaları işleten yöneticiler ve üretime katkısı olan oradaki insanların zihnimdeki yerleri biraz flu belki ama onların davranışlarını görüp kendi rotamı çizdiğimi inkar mı edeceğim!.. Ya mesleğim. Gazetecilik benim hayatım. Zorlu bir koşuşturma ve onun ardından her gün yeni bir mekan, yeni bir ortam ve yepyeni bilgi ve o bilginin sahibi insanlar. Titiz insanlar... disiplinli insanlar. Boş vermişler... öfkeliler... sakinler. Derya kadar geniş insanlar... Hemen darlananlar... çabuk dolduruşa gelenler... Beni güldürenler... sıkanlar. Özlediklerim. Hiç aramadıklarım... Türküm, elhamdülillah Müslümanım, demokratım ve liberal düşünceye sahibim. Bütün bu saydıklarım benim aidiyetim. Doğum yerimin Gülnar değil de bir başka yer olmasını nasıl kabul edemezsem, dostlarım da vazgeçilmezlerim benim. Bir araya gelen bu parçalarla oluştu benim kimliğim, kişiliğimin gelişmesi de öyle oldu. Adeta fiziki büyüme gibi manevi olgunluğa kavuştum bu aidiyetlerimle. Bunların hangisini reddedebilirim ki? Sadece iyilerini değil, kötü ve zor olanlarını da inkâr edemem. Çünkü, kötüleri gördükçe iyileri sevdim. Kötü olmasa iyinin ne tadı olurdu? Bütün bunlar benim alt kimliğim. Üst kimlik mi? Ne olsa razıyım. Yeter ki, alt kimliğimden taviz vermem istenmesin benden. Onların birinden dahi vazgeçemem çünkü.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.