İstanbul şehri tarihin her safhasında görkemli bir hayat sürdü ve ayrıca, tarihin değişmesinde önemli rol oynadı. En güçlü imparatorluklara başkentlik yapan bu şehir, Osmanlı Dönemi'nde de dünyanın hayranlığını kazanma hususunda hiç geri kalmadı elbette ki. İmparatorluğun payitahtı olan Eminönü, yaşanan hayatın bir parçası olan padişahlarıyla, vezirleriyle, sadrazamlarıyla ve ordu komutanlarıyla gücü temsil etti. Medreseler semti Fatih de ilmi. İmparatorluğun iktisadî gücü ise daha çok Beyoğlu'ndaydı. Bankerler ve borsa... armatörler ve sefaretler... hepsi Beyoğlu'ndaydı. Eh, bir semtte bu zenginlikler olur da orası kültürün ve sanatın merkezi olmaz mı? Oldu tabii. Beyoğlu hem kültürün, hem sanatın merkezi oldu ve tüm tarih boyunca hep bu özelliğiyle anıldı. Ayrıca, ülkenin en şık kafe ve restoranları yine bu semtte hizmet verdi. Eee, bunlar olur da eğlence olmaz mı? Beyoğlu eğlence sektöründe de söz sahibiydi. Taa, 1980'e kadar devam etti bu şaşaa ve gösteriş. 1980'den sonra İstanbul'un birçok semtinde alışveriş merkezleri inşa edildi. Haliyle, Beyoğlu'nun o eski canlılığı kalmadı. Üstüne üstlük bir de Haliç'teki tersaneler taşındı. Ki, semtin en önemli para musluklarından biriydi tersaneler; onların gidişiyle bu musluk da kurumuş oldu. Bankalar da başka semtlere taşınınca, Beyoğlu'ndaki kültür, sanat ve eğlence mekanları naçar kalıp yavaş yavaş kapılarına kilit vurmaya başlamışlardı. Son senelerde birçok iyileştirme operasyonu yapıldı yapılmasına ama hiçbirisi o eski Beyoğlu'nu geri getirmeye yetmedi. Bir zamanlar yazarların, ressamların, sanatçıların mekan tuttuğu Beyoğlu, artık o eski Beyoğlu değildi. Sokaklar yine cıvıl cıvıldı, İstiklal Caddesi yine yürünmeyecek kadar kalabalıktı ama bu kalabalık; tüketim gücü zayıf olan 15-25 yaş grubunun meydana getirdiği kalabalıktı. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Beyoğlu'nun genlerinde taşıdığı ihtişam ve zenginliği ihya etmek için çalıştıklarını ve bu değerlerin yenibaştan ihya edildiğini söyledi. Beyoğlu'nun tersanelerin ve bankaların gidişiyle birlikte fakirleştiğini kabul eden Demircan, "Ama kültür ve sanat duruyor" dedi. Son senelerde 3 bin 500 tarihî binanın restore edildiğine dikkat çeken Demircan, "Bu binalar, Beyoğlu'nun geçmişte nasıl bir hayat yaşadığının şahidi olan binalar. Her birisi tarih kokuyor" diyerek; sözlerini "İşte bu binalarla canlanan Beyoğlu'nu turizm sektörüne hazırlıyoruz" diye tamamladı. Beyoğlu'ndaki sefaretler hâlâ duruyor. Tramvay bir nostalji olarak işliyor. Eskiden girilemeyen sokakların hepsi aydınlatıldı. Güvenlik problemi yok artık. Eskiden Taksim-Galatasaray arasında görülen restorasyon çalışması şimdi taa Tünel'e kadar indi. Semtte yeni yeni kongre merkezleri ve tiyatro sahneleri açılıyor. Devamlı yenileniyor yani. Bunlar güzel gelişmeler elbette ki. Eminönü ve Beyoğlu, gecekondulardan ve sonradan ilave kıytırık binalardan ayıklanır ve eski görüntüsüne kavuşturulursa; neden elde ettiği turizm geliriyle yan gelip yatmasın bu iki semt?!.