İkisi de kendisiyle barışık insan. Cem Yılmaz ve Acun Ilıcalı'dan bahsediyorum. Bu iki yeteneği geçen pazar bir arada izleme imkânı doğunca, herkes gibi bendeniz de televizyon karşısına geçip oturdum. İyi ki oturmuşum. Çok hoş, çok tatlı bir gece geçirdim. Cem Yılmaz beğendiğim bir komedyen. Acun Ilıcalı da takdir ettiğim bir programcı. Allah ömürlerini uzun etsin. Her ikisi de Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu sanatçı; pırıl pırıl. Şahsiyetli ve mütevazı. Bu kadar popüler ol ve taşı; rağmen, her babayiğidin harcı değil ama bu iki genç başarıyor bunu. Biraz iddialı bir söz ama söylemem lazım. Cem Yılmaz, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı komedyeni. Neden böyle? Onu da söyleyeyim. Dediğim gibi bu genç adam, kendisiyle barışık bir kere. Ne kendini geriyor, ne de karşısındakini. Kendisiyle dalga geçerek dahi güldürüyor. Geçmişteki komedyenlerle en büyük farkı da bu zaten. Eskiler, espri yapacağım derken insanın kafasına âdeta çivi çakardı. Tak! Tak! Tak! Cem Yılmaz'ın kompleksi yok; rahat. Dolayısıyla, kendisini seyreden kişinin içindeki sıkıntıyı almakta zorlanmıyor; onun kafasını boşaltmasına yardımcı oluyor. Cem Yılmaz şovundan çıkan kişi, yorgunluğundan arınmış çıkıyor. Maksat da bu değil mi? Cem Yılmaz'ın her yönünü beğeniyorum; bir yanı hariç. Onun sinemayla ilgilenmesini doğru bulmuyorum. Sinema ile komedi birbirinden farklı şeyler çünkü. Komedyenin dakka başı espri yapması lazım. Sinema filminde böyle bir gereklilik yok tabii. De... bu iki hâl muazzam bir fark çıkarıyor ortaya. Cem Yılmaz, hadiselere anlık bakan; detayları gözlemleyen bir yapıya sahip. Komedyen olmanın başka imkânı da yok zaten. Yönetmen ise belli bir hayat dilimini filme alıyor. Komedi de var, dram da. Uzun metrajlı bir iş sinema. Bunu yapacak en son kişi komedyendir. Ha, yaptıkları fena mı? Çok kimseden iyi. Fakat, o bir komedyen. Hasılı, Cem Yılmaz'la sinemacılık uyuşan bir şey değil. O, turnelere çıkmalı. Hele şu kriz döneminde... zaruret. Sahneye çıkıp topluma moral vermeli. Vatandaşın ihtiyacı var buna. Para da kazanmalı tabii. Hak ediyor doğrusu. Bu aykırılık sadece Cem Yılmaz'a mahsus değil aslında. Erdoğan kardeşler de öyle. Yılmaz Erdoğan, başarılı bir senaryo yazarı. Aynı zamanda oyuncu. Son günlerde BKM Atölye'de başlattığı "Çok Güzel Hareketler Bunlar" oyunları ile müthiş bir patlama yaptı. Genç yeteneklere imkân verdi. Tek yetenekten, çok yeteneğe doğru gidişin kapısını açtı yani. Yaptığı stand-up gösteriden çok daha başarılı. Kardeşi Mustafa Erdoğan'ı da zikretmeden geçemeyeceğim. Türk folklorunu yüksek tempolu hale getirdiği gibi performansını da yükseltti. Giysi, hareket ve performans bir araya gelince, Türk folkloru dünyanın tanıyıp sevdiği bir şova dönüştü. Demek istediğim şu ki, bu gençler Türkiye'nin serveti. İyi yaptıkları işe yoğunlaşmalarında fayda var. Başarıları daim olsun.