Bir konu hakkında üç defa üstüste yazı yazmak beni bozar ama önemine binaen bir kere daha yazıyorum. Geçen hafta Anadolu'yu dolaşan AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen'in elini öptü uyanık bir Diyarbakır köylüsü. "Al bizi AB'ye de kurtulak şu çileden ağam!" Türkiye boş mu duruyor? O da kendince el öpüyor aslında. AB fonlarından istifade etmek için her çareye başvuruyor mesela. 6. Çerçeve Programı hamlesi de bunlardan birisi. Bu program, AB tarafından daha büyük Avrupa için kuruldu. Hedef, 2010 senesinde Avrupa'yı dünyanın en dinamik ve rekabet gücü en yüksek ekonomilerinden biri yapmak. 17.5 milyar euro'luk bir de bütçesi var bu fonun. Araştırma-geliştirme (AR-GE) projesi olan ülkelere kredi veriyor. Dediğim gibi daha güçlü bir Avrupa için yapılıyor tüm bunlar. Bu fondan istifade etmek için ön şart; 350 milyon euro ödeyip üye olmak. Kaz gelen yerden tavuk esirgeyecek değil ya, Türkiye de üye olmuş seneler önce bu fona. İş kala kala proje verip kredi almaya kalmış. Ki, orada kopmuş zincir! Biz proje üreten bir ülke değiliz ki!.. TÜBİTAK bu konuda çok iyi ama bize göre iyi!.. Söylenenlere bakılırsa, üretememiş tabii o kadar projeyi. Hepten boşvermiş değil aslında 795 proje sunmuş ama bunlardan ancak 95'i kabul edilmiş. Alınan kredi toplamı ise 35 milyon euro. Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma hali yani! Geçenlerde AB Hukuku konusunda uzman Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu söyledi. "Eskiden 10-15 kadar akademisyen vardı, bunlar AB ile ilgilenirdi. Bir kısmı vefat etti. Bir kısmı yaşlanıp emekli oldu. Yok şimdi AB konusunu bilen akademisyen!" Türkiye'nin ortaya bir şeyler koyabilmesi için elinde bazı istatistiki verilerin olması lazım. Kim hazırlayacak bunu? Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tabii. DİE yetkilisi bir dostumla görüştüm. Türkiye AB'nin yaptığı istatistiğin yarısını ancak yapıyormuş. Hadi yapayım, dese bile bunları yapacak eleman yokmuş. "En az 500 kadroya ihtiyacımız var ama lisan bilen istatistik uzmanı personel sayımızın hepsi 120!' dedi dostum. DİE'nin durumu bu maalesef!.. Verheugen'in Diyarbakır ziyaretinden sonra yaptığı açıklama bana çok anlamlı geldi. Gördüğü ilgiden şaşkına dönen Verheugen, "Aşırı AB isteği beni korkutuyor" dedi. Sonra da omuzlarına psikolojik bir yük bindiğini belirtip noktayı şöyle koydu. "Bu kadar beklentiyi karşılayıp karşılayamayacağımızı bilemiyorum." Verheugen ayrılmadan önce, "Köye dönüşle ilgili Türk devletine önemli bir fon aktarabiliriz" dedi. Ama bu desteği almak için proje hazırlamak lazım. El öpmekle olmuyor yani! Bizim pencereden görünenler bunlar. Bir de yabancı gözüyle Türkiye-AB ilişkileri nasıl görülüyor? İşte bu sorunun cevabı, 20-21 Eylül günü İstanbul'da veriliyor. TOBB'un tertiplediği panelde 15 yabancı uzmanın görüş ve düşünceleri irdelenecek çünkü. > MI ACABA?!. 11 milyon Türk günde 2.2 dolarla geçiniyormuş... Merak etmesinler, önümüzdeki sene 4 YTL ile geçinecekler! *** Devamlı olarak araç kullanma süresi 4.5 saate indirilmiş... Sadece kağıt üzerinde kalacaksa neye yarar ki? *** YÖK Başkanı Teziç, "Alemdaroğlu meselesini hukuk var mı yok mu, test etmek için Cumhurbaşkanı'na intikal ettirdim" demiş. Köşk'ün ne işe yaradığı belli oldu!