Birliğin kadar konuş

A -
A +

ABD kıt'a ülkeleri birliği, Avrupa da. Hakeza Sovyetler Birliği, adı üstünde o da öyleydi. Sovyetler Birliği askeri ve siyasi kabiliyeti yüksek olmasına rağmen ekonomik zaafiyeti vardı, çöktü. Avrupa öyle değil. Ekonomik gücü yerinde bir kere, siyasi etkinliği de var ancak, askeri kanadı zayıf. Sovyetler Birliği devletti. Amerika ise askeri, siyasi ve ekonomik gücü tam olan bir devlet. SSCB'nin yıkılmasından sonra dünyanın tek süper gücü yaptı onu bu özelliği. Avrupa devlet olamadı henüz, hazırlanıyor. Anayasası'nı açıklayıp bu yolda bir adım daha attı. Hedef belli: Çöken Sovyetler Birliği'nin yerini doldurup ABD'nin alternatifi olmak. ABD ise elde ettiği liderliği kalıcı yapmanın peşinde. Rakiplerini temizlemesi lazım yani. ABD'nin elinde birçok enstrüman varsa da bunlardan üçü çok önemli: Dolar, faiz ve petrol... Dünya ekonomisinde kıran kırana bir rekabet yaşanıyor. Kâr oranları azaldı. Bilgi, verimlilik, tasarruf ve AR-GE gibi unsurlar öne çıktı. Kabul etmek lazım ki, hepsi çok önemli. Bu kriterlere uyan yaşar, uyamayan güm! ABD bunlarla iktifa etmeyip daha farklı politikalar da izliyor. Dolar mesela. Dünyanın rezerv parası. Her ülke dış ticaretini bu yeşil renkli banknotla yapıyor, petrol dolarla alınıp dolarla satılıyor. Merkez bankaları hep dolar tutuyor kasalarında, milli bankalar da öyle. Bu durum ABD Merkez Bankası'na (FED) trilyonlarca dolar karşılıksız para basma imkanı veriyor. Ki, 100 dolarlık bir banknotun basım maliyeti 10 centi asla geçmez! Euro da dünyanın ekonomik harika olarak kabul ettiği bir para birimi, bu doğru ama rezerv para olarak dünyada kabul görmesi için çok erken. Ocak 2002'de tedavüle çıkan euro bugün bazı eski sosyalist blok ülkeleri tarafından kullanılıyor. Sovyetler Birliği bunu dahi başaramamıştı. Ruble, değil bağlı cumhuriyetler Rusya'da bile itibar görmemiş, dolar kullanılmıştı hep. Euro/dolar paritesi 1.30'un üstüne çıktı, daha da yükselmesi bekleniyor. FED şuurlu olarak yapıyor bunu. Maksat, yatırımcının AB'ye değil ABD'ye gitmesini sağlamak. Ayrıca, Avrupalı şirketlerin ABD'ye yaptığı ihracatı azaltmak da var bu politikanın içinde. Şayet bu şirketler en büyük pazarlarını kaybederse AB ekonomisi daralmaya başlayacak demektir ki, ABD'nin istediği de bu zaten. Avrupa ABD ile uğraşmak yerine kendi derdine düşsün! FED faizi neden artıyor? ABD'nin faiz politikalarındaki maksadı daha bir başka. FED faizi bu sene başında 1958'den bu yana en düşük seviyesinde idi: Yüzde 1. Yatırımcısını korumak için yaptı bunu. 1 Temmuz 2004'te yaptığı 0.25 puanlık artışla birlikte ise faizler yükselmeye başladı ve bugün yüzde 2'ye gelip dayandı, AB Merkez Bankası faizine eşitlendi yani. FED faizinin arttırması da kendiliğinden olmadı tabii. Bugün dünyada 2 trilyon dolar civarında bir para var ki, uçar gezer dolaşıyor bu para. Çoğu da Orta Doğu'daki kral ailelerine ve petrol zenginlerine ait. Faizler düştü diye bu paralar ABD'den başka ülkelere gitmeye başlamıştı. FED faizi yükseltip bu paraları zaten güvenli olan ABD'ye geri çeviriyor şimdi. Petrole gelince. ABD Orta Doğu'nun toprağını istemiyor. Onun istediği petrol fiyatını kontrolü altına almak. Petrol gelirleri hiç de küçümsenecek bir meblağ değil ama ABD'nin maksadı yanında esamisi bile okunmaz bu paranın! ABD'nin esas maksadı petrol fiyat politikaları. Dünya liderliğine oynayan bu ülke alternatif enerjileri üretti aslında. Petrol olmasa da olur onun için. Fakat, şöyle bir handikap var orada. ABD alternatif enerji ürünlerini piyasaya sürdü diyelim. Fiyatı da 40 dolar olsun bu enerjinin. OPEC veya başka bir petrol üreticisi ülke kalkıp, "Petrolün varil fiyatı 15 dolar" derse; piyasalar dalgalanmaz mı? Fakat, ABD petrol fiyatlarını kontrol ediyorsa böyle bir rekabet de yaşanmaz tabii. Nasıl olsa rakip yok. İstediğin fiyatı koy ve elini öpene sat! ABD'nin istediği de bu zaten.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.