Dile kolay, tam 25 sene! Türk halkı terörden bezdi. Yüreği yanan gözü yaşlı şehit anaları kan aksın istemiyor. Hangi ana, fidan gibi evladını kaybetmek ister? Çocuğu dağa çıkmış analar da istemez. Onlar da, "Terör bitsin" diye yakarıyor. Terörden dolayı doğup büyüdüğü köyünü, hayvanını otlattığı merasını terk eden insanlar var bir de. Onlar da "Bitsin" diye çığırıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terörden yana dertli olan sadece köylü değil. Şehirli de muzdarip. Ticaret yapamıyor çünkü. İhracatta zorlanıyor. Ya gençler?!. Terör bölgesi diye ne yatırım yapan var, ne de üniversite açan!.. Kahvehane köşelerinde pinekleyerek ömür tüketiyor gariplerim! Ne büyük bir çile? Sivil toplum örgütlerinin hepsi ayağa kalktı, "Terörü bitirin" diye. Hasılı, herkes öyle veya böyle terör illetinden etkilendi ve de tepkisini ayan beyan söyler oldu. "Terör bitsin" diyenler çoğaldı, çoğaldı ve başta AK Parti olmak üzere, yakınlarındaki siyasî partinin yakasına yapıştı: "Bitirin şu terörü!" DTP de bu taleplerin baskısını yoğun yaşayan partilerden biriydi hiç şüphesiz. Sonuç belli: AK Parti ve DTP halkın sesine kulak verip "Bitirelim şu terörü" dedi. Dış konjonktür de müsaitti. Eskiden terörü besleyen mihraklar, "Terör bitsin" diyordu. Hükümet Kürtçe yayın yapan televizyondan tutun da köylerin Kürtçe ismi ile anılmasına müsaade etmeye kadar birçok kararı uygulamaya sokup havayı ısıttı. "Demokratik Açılım"ın başlaması böyle oldu yani. Terörün biteceğine dair bir kanaat oluştu cümle âlemde. En sonunda ahali Habur'da toplandı. Tarih 19 Ekim 2009 Pazartesi. 34 terörist bekleniyordu o gün. Geldiler de ama beklenenler değildi bunlar! Evet, sayıları tutuyordu. Sicilleri de silahlı eyleme katılmadıklarını gösteriyordu ama bunlar toplumun beklediği gibi "nadim" olan, "pişmanlık" duyan teröristler değildi. Kendilerine "elçi" diyorlardı. Öcalan'ın elçisi! Pişmanlık falan hak getire. Dağ fare doğurdu! Habur'da devlet yoktu âdeta. DTP de yoktu. Sadece PKK vardı. DTP figüran olmuştu. Teröristleri taşıyan pikaba yol gösteren, ya da otobüsün üstüne çıkıp göbek atan figüran!.. Olay iyi yönetilemedi. 30-40 kişinin seyahatinde bile ne planlar yapılır halbuki. İktidar yetkilileri, "Bilemedik böyle olacağını" türünden açıklamalar yaptı. "Biz, hadiseye iyi niyetle baktık" dediler. Ah be cancağızım, sen iyi niyetli olabilirsin ama karşındakinden nasıl beklersin bunu? Hele muhatabın PKK iken! Sen devletsin. "Affetmek" sana yakışır ama "acze düşmek" asla. Toplumu şok eden bu manzara karşısında, CHP ve MHP boş durmadı tabii. Hükümeti beceriksizlikle suçladı her ikisi de. Zaten, ikna olmuş değillerdi. Habur'daki olaylar hepten kopardı onları. Hele bir de Başbakan Erdoğan'ın "Bu ülkede, şehit kanı aksın isteyenler var" şeklinde bir beyanı oldu ki, işler zıvanadan çıktı. Gerginlik hepten tırmandı. Eğri oturup doğru konuşalım. Ne CHP, ne MHP... Türkiye'de terör olsun, kan aksın istemez. Bu tür gerilim arttırıcı açıklamalardan kaçınmak lazım. Gün, 9 düşünüp 1 konuşulacak bir gün. İster DTP'de olsun... İster CHP ve MHP'de. Aklıselim sahibi çok insan var. Önemli olan tarafların kanaat önderlerini bir araya getirip ortak aklın icap ettirdiği stratejiyi çizip uygulamaktı. Hâlâ geç değil; yapılabilir. Önümüzdeki süreç doğru yönetilebilirse şayet, Doğu ve Güneydoğu Anadolu anaları dahi yeter dağdaki çocukları indirmeye. Kulaklarından tutup getirirler onları...