Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Buluşmaları ciddi bir boyuta ulaştı. Önceki gün Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ı ağırladı EGD. Gazetelerin ekonomi yöneticileri ve yazarlarının hazır bulunduğu toplantıda konuşan Çağlayan, "Envanter olmadığı için ben sanayiciyi bıyıksız kediye benzetiyorum. Bıyık nasıl kedinin anteniyse, envanter de sanayicinin yol haritası. Envanter olmayınca sanayici nereye ne yatırım yapacağını bilemiyor" dedi. Söylediklerinin en önemlisi belki de, "Kariyer Uzmanlığı"nın ihdası ile ilgili olanı idi. "Bakanlığın 3 bine yakın kadrosu var ama gördüm ki, kariyer uzmanlığı yok. Hemen kolları sıvayıp bir 'Kariyer Uzmanlığı Bölümü' açtım" diye konuştu Zafer Çağlayan. Çok geç kalmış bir uygulama. Koskoca bakanlığın kariyer endişesi olmaz mı? Böyle bir endişe taşımıyorsa, envanter çalışması da yapılmaz, tabii öncelikler de bilinmez!.. Çağlayan Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ile ilgili de çok önemli şeyler söyledi. Çıkarılan yönetmelikle, OSB yer tespit heyeti üyelerinin sayısı azaltılmış bir kere. 23'ten 9'a inmiş bu sayı. "Uygunluk" görüşü için de 30 günlük süre konmuş; sürüncemede kalmasın diye. İhtisas OSB'leri için imkan getiriliyor, ki bu da önemli. Mersin mesela. Tarım, lojistik ve turizmi kalkınmada öncelikli sektör seçmişti. Şimdi bu değişiklikle Lojistik Organize Sanayi Bölgesi kurma imkanına kavuştu. OSB'lerdeki fabrikalar aldıkları kredi karşılığında ipotek edilemiyordu. O da mümkün hâle getirilmiş. Ah o kafa!.. Ali Bahadır Erdin mimar. Hem de mesleğiyle hemhal olmuş, başarılı bir mimar. En son yaptığı iş, Mecidiyeköy'deki Astoria Alışveriş Merkezi ve rezidans kompleksi. Rusya, Dubai, Kazakistan'da da önemli projelerde onun imzası var. Bugünlerde Kazakistan'da çalışıyor. Dünyanın en büyük 10 binasından birini yapıyor orada. Batı'ya gitse hangi ülke olsa onu baş tacı yapar. Ama o gitmiyor. "Ben Türkiye'de yaşamayı seviyorum" diyor. Türkiye'de yaşamanın ve bu ülkeyi sevmenin bir bedeli var; onu da ödüyor tabii. Mimar, müteahhit değil netice itibariyle. Müteahhide veya yatırımcıya tasarım yapan, onların istediği mekanı yaşanır hale getiren insan o. İş yaptığı müteahhit, "Bu projeye sen yap ama piyasaya çıkarken, Amerikalı bir mimarın imzasıyla çıkalım" diyormuş. Dünyanın tanıdığı bildiği bir mimara bundan daha kötü hakaret olabilir mi? "Bir değil, iki değil" diyor Erdin. Sebep malum; para! Türk mimarın imzasıyla 5 liraya satıyorsa, Amerikalı mimar imzasıyla 7 liraya satacak o binayı çünkü.