THY Bolonya Müdürü Tarkan İnce'ye bir kere daha teşekkür ederim. Bana, Bolonya ve çevresinde olup bitenleri sizlere anlatma fırsatı verdiği için. "İyi ki bir Bolonya'ya gittin! Anlatıyorsun da anlatıyorsun" demeyin sakın. Önemli olmasa, yazmam. Asla yazmam. Bolonya'da yan gelip yatmadım. Dolaştım! Öyle enteresan şeylere şahit oldum ki, sizlerle paylaşmadan edemezdim. Dedim ya, önemli. Bugün de sizlere "ürün nasıl marka olur" onu anlatacağım. Sirke, peynir ve makarna ürünlerini seçtim. Onlardan bahsettiğimde ne demek istediğimi fazlasıyla anlamış olacaksınız zaten. Neden önemsediğime hak da vereceksiniz ayrıca. Bizim burun büküp geçtiğimiz bu ürünler İtalya'da hem marka, hem de on binlerce ailenin geçim kapısı. Ayrıca, adamlar bu ürünlerle dışa açılmış ve dünya pazarında iş yapıyorlar. Anlatayım: Önce Parmesan Peyniri. Bu peynir Kuzey İtalya'nın küçük bir şehri olan Parma ve çevresinde üretiliyor. Adını oradan alıyor zaten. Bölgede 450 adet peynir üreticisi var. Çevrelerindeki mandıraların getirdiği sütten peynir elde ediyorlar. Üretim safhasını adım adım anlatacak değilim. En önemli yanı peynirin bekleme süresi. En az 12 ay bekletiliyor depoda. 36 ay bekletilenler de var ki, en lezzetlisi o. Parmesan Peyniri, protein ve kalsiyum deposu âdeta. Çocuk mamasına koyuyorlar genellikle. Bir de tabii makarna ve salatada kullanıyorlar. Benim en çok dikkatimi çeken şu oldu: Bu 450 peynir üreticisinin hepsi denetleniyor. Peynir kalıptayken ilk mührünü yiyor. Ki, bu hangi tesiste üretildiğini gösteren bir mühür. Ardından depoya alınıyor ve belli bir soğuklukta bekletiliyor. Bekleme süresi enteresan işlemlerle dolu. Havalandırılması lazım bir kere. Yerlerinin değiştirilmesi ve altüst yapılması da gerekiyor. Sene dolduğunda bir kez daha mühürleniyor. Şayet üretici isterse piyasaya sürüp satıyor peynirini. İsterse bir, ya da 2 sene daha bekletiyor. Bu süreler sonunda da denetleniyor tabii. Şayet, peynirin kıvam ve tadında bir değişiklik olmuşsa; mühür derhal kazınıyor ve sıradan bir ürün olarak satılıyor. Mandıralar da, peynir üreticisi işletmeler de kooperatif üyesi. Finans ihtiyaçlarını bu kooperatif aracılığıyla sağladıkları gibi, haksız rekabet ve pazar meselelerini de bu kooperatif çözüyor. Onlara sadece üretmek kalıyor yani. Hakeza Balsamik Sirkesi. O da Modena şehrinin ürünü. Bin seneden fazladır üretiliyor. Bu şehir halkının önemli bir kısmı geçimini bu sirke sayesinde temin ediyor. Sirke de sirke hani. En az 12 sene ahşap fıçılarda bekletilmesi gerekiyor bu sirkenin. En makbulü ise 25 sene bekleyeni. Her safhası denetleniyor tabii. Üzümü kaynatıyorlar ve önce fermantasyon tankına alıyorlar. Sonra da ahşap fıçılarda fermantasyona tabii tutuyorlar. Sirke konduğu her fıçıda bir sene beklemek kaydıyla 12 ya da 25 fıçıya aktarılıyor. Şişeleri dahi özel bu sirkelerin. Nasıl olmasın ki? 12 senelik sirkenin litresi 400, 25 seneliğin ise 700 euro. İtalya malum, pizza ve makarnasıyla meşhur. Ülkenin hemen her yerinde yapılır bu yemekler. Ancak, Montana Restoran'ın yaptığı makarna bambaşka. Daha doğrusu bu restoranın sahibi Rosella'nın pişirdiği makarna yemeği. Sebebi şu: Rosella Ferrari'nin efsanevi pilotu Schumacher'in üvey annesi. Kuru bir annelik değil bu. Schumacher'in sevdiği yemekleri yapıp onun peşinden koşmuş kadın. Sonunda da "anne" oluvermiş. Şimdi "Schumacher'in annesinin lokantası" diye tanınıyor ve müşteri kaynıyor. Lebalep dolu.