Böyle geldi, böyle gitmesin!

A -
A +

Türkiye giyim sanayiinde iddialı; hem de az uz bir iddia değil bu. Dünyanın birçok iddialı markası bugün Türkiye'de üretiliyor. Fakat işin garibi; bütün bunlara rağmen Türkiye fasonculuktan öte gidemedi! Düğmeden ipliğe, kumaştan dikişe ne varsa tüm malzemeyi kullanan ve imalatı yapan Türk sanayicisinin eline geçe geçe 20 dolar geçiyor! Almanya, Fransa veya Amerika... hiç fark etmez. O ülkelerin raflarında 100 dolara satılıyor halbuki bu kot veya gömlek. Aradaki 80 dolar tasarımı yapana, daha doğrusu modacının cebine kalıyor. Türkiye elektrik ve elektronik sektöründe de iddialı. Avrupa'da satılan iki televizyondan biri Türk Malı. Da, Türk'ün kazancı yüzde 20'yi geçmiyor. Üret, ambalajını yap ve adamın ta satış mağazasına kadar götürüp teslim et; sen 20 alırken, o televizyonun elektronik sistemini ve kalıbını satan 80 kazansın! Olacak şey mi? Ama oluyor! Türkiye otomotiv sanayiinde her geçen gün büyüyor. Hatta Türkiye ekonomisinin lokomotifi oldu. Çalış, çabala... didin... Türk'ün eline geçen yüzde 20; yabancıya kalan ise yüzde 80!.. Adam verdiği bir motorla işin kaymağını yiyiyor. Nasıl oluyor bu? Elin oğlu Ar-Ge yapıyor da ondan!.. Biz ise, onun teknolojisine işçilik giydirip satıyoruz. Fasonculuk yani. 116 milyar dolar tutarındaki ithalata karşılık 73 milyar dolarlık ihracat da bunu apaçık gösteriyor zaten!.. Daha bitmedi. Türkiye toprak ve toprak mahsulleri de satıyor: Cam... seramik ve çimento. Fakat, bu ürünler de yükte ağır, pahada hafif ürünler. Bir gemi çimentonun bu ülkeye kazandırdığı, bir televizyonun kasa kalıbından daha az!.. Ha, bunlar olmasın mı? Olsun! Fakat, ne yapıp edip Türkiye'nin katma değeri yüksek üretime geçmesi lazım. Şart bu. İyi de! 10 sene sonra piyasaya çıkaracağı ürünü dahi hazırlamış olan batılı ile aşık atmak kolay mı? Değil tabii. Ar-Ge, tasarım, moda... bunlar ha deyince olacak işler değil elbette ki. Ama evvel emirde niyet lazım. Hiç olmazsa bunun bir zaruret olduğunu kabullenmek ve yol haritasını ona göre çizmek lazım. "Böyle gelmiş, böyle gider" demek; bu ülkeye ihanetle eşdeğer bence! Demek istediğim bu. İlla hizmet sektörü Bir de hizmet sektörü var. Lojistik, kargo, turizm, internet, yazılım... Aslında Türkiye'nin bu sektörlerde yakalayacağı birçok fırsat var. Aha, Çelebi Holding. Macaristan'ın Avrupa Birliği (AB) üyesi olmasından sonra Orta Avrupa'nın en hızlı büyüyen merkezi haline gelen Budapeşte'nin Ferihegy Havalimanı'nın yer hizmetleri ihalesini kazandı bu şirketimiz. Çelebi Holding'in Budapeşte'de havalimanı ihalesini kazanması birçok yönden önemli. Birincisi, Türk müteşebbisinin kalitesini ispatlamış oldu. İkincisi, para kazanacak orada. Üçüncü ise Türk insanına istihdam imkânı sağlamış oldu. Bunlar Türkiye için, Türkiye'nin geleceği için ciddi gelişmeler demektir. Yarın, diğer Avrupa ülkelerinde de aynı şeyleri görmek mümkün çünkü. Bu da daha fazla istihdam ve daha fazla döviz girişi demektir. Geriye dönüp şöyle bir bakalım. Dün uluslararası havalimanı inşaatlarına imza atan Türk firmaları, bugün o havalimanında yer hizmeti veriyor. Yarın da hava yolu taşımacılığı yapan firmalar neden Türklerin olmasın? Bu konuda hem devleti yönetenlere, hem özel sektöre ve hem de kamuoyuna büyük görevler düşüyor. Hükümetler, oy kaygısıyla önüne gelen şehre teşvik vereceğine, ülkeye döviz kazandıracak olan firmaları teşvik etmeli bir kere. Çünkü, diğeri sel suyu gibi akıp giderken; bu, kalıcı bir yatırım ve sürdürülebilir büyümeye lokomotif görevi yapıyor. Özel sektör şayet devletini ardında hissederse, çok ciddi atılımlar yapabilir. O donanım ve tecrübe var çünkü. Kamuoyuna gelince... Türkiye'ye döviz kazandıran ve yüzlerce, binlerce işçi istihdam eden Türk işadamlarına alkış tutup onları motive etmeli. Artık, devlet iş kapısı olmaktan çıktı. Ne varsa özel sektörde var; işsizlik meselesini çözmek için kenetlenmek ve güç birliği yapmaktan başka çaremiz yok gibi geliyor bana.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.