"Böyle gelmiş böyle gider" demek; "Öğrenilmiş çaresizlik"in ta kendisi

A -
A +
"Öğrenilmiş çaresizlik"e birçok örnek verilir; bunlardan biri de "muz ve maymun" örneği. Kafese 5 maymun koymuşlar. Ortaya da bir merdiven dayayıp tepeye muz asmışlar. Maymun bu, muzu görür de durur mu? İçlerinden biri hemen hamle yapmış tabii. Tam muza uzanacağı an üzerine tazyikli su sıkmışlar ve anında kendini aşağıda bulmuş. Diğerleri de aynı eylemi yapmış ve sonuç aynı; sırılsıklam ıslanmışlar!
Fena şekilde ıslandılar ya; hamle eden maymunu engellemeye başlamışlar. Daha sonra maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun koymuşlar. Bu maymunun adı "A" olsun. "A"nın ilk yaptığı iş, muza ulaşmak için merdivene tırmanmak olmuş. Fakat, diğer 4 maymun hemen mani olmuşlar ve onunla da yetinmeyip bir güzel dövmüşler onu.
Daha sonra ıslak maymunlardan bir diğerini dışarı alıp yerine "B"yi koymuşlar."B" de merdivene atak yapınca, dayağı yiyip oturmuş. Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilmiş. "C"nin de akıbeti aynı olmuş ve ilk atağında dayakla cezalandırılmış.
Hadi ıslak maymunlar öfkeliydi ve "C"yi dövdü, diyelim. "A" ve "B" niye dövdü? Çaresizliği öğrendiler de ondan.
Son olarak en başta ıslanan dördüncü ve beşinci maymunu da yeni "D" ve "E" ile değiştirmişler. Tepelerinde muz asılı durmasına rağmen, bırakın muza uzanmayı, merdivene yaklaşmaya dahi yeltenmemiş hiçbirisi.
Futbolda da yaşıyoruz bu "Öğrenilmiş Çaresizlik"i. Galatasaray ne yaparsa yapsın Fenerbahçe'yi yenemez! Hele maç Kadıköy'de, Şükrü Saracoğlu Stadyumu'ndaysa; hiç yenemez! Değil futbolcuları, taraftarın tamamını değiştirsen, bu psikolojiden kurtaramazsın insanları.
Türkiye'nin genelinde de var bu "öğrenilmiş çaresizlik" aslında. Ya "Böyle gelmiş, böyle gider" denir, ya "biz adam olmayız abi" ya da "yaptık da ne oldu?"
Gerçekten öyle mi acaba? Türkiye istese, yapamaz mı? Konu tarım olduğunda "miras yoluyla parçalanmış tarlalar" bahane ediliverir hemencecik. Sanayi söz konusu edildiğinde "tüketim vardı da üretmedik mi" cevabı yapıştırılır. Kalite dediğinde, "Kalitenin alası bizde var" savunmasına geçilir. İnovasyon zaten konuşulan konular arasına dahi girmedi henüz.  
İş planlamaya ve strateji çizmeye geldi mi, "ıh" yani. De... böyle olmaz ki. Türkiye'nin yol haritasını çizip yürümesi lazım. Tarım döneminde bizimle beraber yola çıkan ülkeler sanayileşti, biz bir adım geri kaldık! Teknoloji döneminde bir adım daha. Bilgi çağında bir adım daha. Daha, daha! Nereye kadar?
Hükümet "marka" olmaya namzet firmalara destek veriyor. Firma yok! "Stratejik ürün" üretene teşvik sağlıyor, alan şirket sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Yeter. Türkiye "Orta Gelir Tuzağı"ndan çıksın. Kendi ürettiği bahanelerin ardına sığınmayı bırakıp el ele versin ve çıksın. Çıksın artık.
Son söz: Bahane üretmekle, karşındakini suçlamakla bir yere varılmaz. Unutma; işaret parmağın karşındakini gösterirken, üç parmağın seni gösteriyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.