Sel geliyor' boşalt. 'Sel gitti' dön yerleş. Olacak şey mi bu? Elbette ki olmaz! Olmadı da zaten. Alibeyköy'den bahsediyorum. Son iki günde bölgenin içine düştüğü trajikomik olayların hangisini sayayım?!.. Yağışa karşı "kırmızı alarm" veren Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, sel tehlikesi olan yerlerin tahliyesini istedi. Ne zaman istedi bunu? Pazartesi günü. Ayamama ve Çinçin dereleri ve Kasımpaşa'nın bir kısmı da vardı tahliye edilecek semtler arasında ama dere taşkınlarında Alibeyköy'ün namı ülke sınırları dışına taştığından listenin en başında o vardı. Fakat, işin garibi; belediyenin bu ısrarlı teklifine nedense kimse itibar etmedi. Hele Alibeyköy'de yaşayan vatandaşlar böyle davranıyorsa; pes doğrusu! Cesaretin bu kadarını anlamanın imkanı yok. Tabiî felaketlerin şakasının olmayacağını en iyi onların bilmesi lazım halbuki. Bir de medyanın tavrı var ki, düşman başına. Meteorolojinin saat 18'de başlayacağını bildirdiği yağış biraz gecikti ya, daha 19 haberlerinde medya leşkerlerinin sabrı taştı. Hele 20 haberlerinde bu taşkınlık tavan yaptı. 'Bazı uzmanlar, yağışların abartıldığını ifade ediyorlar' türünden haberlerin bini bir paraydı. Zaten evinden çıkmak istemeyen halk, bu açıklamaları duyunca daha bir cesaretlenip 'Hadi bakalım, el mi yaman sel mi?' moduna girdi ve oturdu oturduğu yerde!.. Salı sabahı herkes işin şakasının olmadığını gördü ama o saatten sonra da iş işten geçmişti. Bir saatte yağan yağmur, seli sele katıp önüne geleni yıktı. Kim kazandı?.. Kriz yönetimi; elbirliği, fikir birliği demek, değil mi? Hani nerede? Medya bir tarafa çekti, ahali başka yere; şimdi de saçımızı başımızı yoluyoruz. Tamam, doldur boşaltçılıkla belediyecilik olmaz; kabul ediyorum. Fakat Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AKOM Başkanı Mesut Pektaş ve İSKİ Genel Müdürü Dursun Çorlu'nun da hakkını vermek lazım. Hakeza ilçe belediye başkanları. Hepsi iyi çalıştı. Mazgallar temizlendi, rögar kapakları açıldı. Florya'daki belediye tesisleri ve spor salonları vatandaşı misafir etmek için hazır hale getirildi. Aş evleri kuruldu. Ulaşımı sağlamak için otobüs ve ambulanslar da gönderildi semtlere. Bunlar yeterli demek istemiyorum. Elbette ki yetersiz. Dökme suyla değirmen döndürmek olacak şey mi? Yiğidi öldür ama hakkını yeme. O an için yapılabileceklerin hemen hepsi yapıldı. Ayrıca, unutmamak lazım ki, ilk kez uygulanıyor; riskli bölgelerdeki evlerin tahliyesi. Şimdiye kadar, sel yapacağını yaptıktan sonra bölgeye giden ve iki şık şık bir tık tıkla olayı unutan belediyecilik anlayışıyla mukayese edilince yine de bir şey. Kadir Topbaş, bu davranışıyla; sorumluluğuna müdrik bir başkan görüntüsü çizdi. Topbaş'ı önümüzdeki senelerde gereken tedbiri alıp dereleri ıslah etmeye kararlı gördüm... Ayrıca, 'Ben yaşamak istemiyorum' dercesine sıralanan o binaları da dere yatağından temizleyeceği hususunda bir ümit taşıyorum ben şahsen. MI ACABA?!. CHP, Baykal muhalifi 3 milletvekilini ihraç etmiş... Onlar da AK Parti'ye girer mi acaba? *** Fransa okullarda abur cuburu yasaklamış... Geriye ne kaldı ki? *** İhracat şampiyonu olan tekstilde kârlar düşüyormuş... Eh, Con Ahmet de bu memleketin evladıydı! *** Eşini her gün öpen beş yıl fazla yaşıyormuş... Öpülen için de geçerli mi bu acaba? *** UND'nin Irak'a gitmeme kararına sadece 200 kamyoncu uymuş... Eh, açlıkla ölüm arasında tercih yapınca böyle olur işte!