Antalya'daki beş yıldızlı otel sayısı 300'ü geçti. De... sadece Fame Residence Antalyalı bir ailenin. Diğer hepsi, Antalya dışından gelen yatırımcıların. Enteresan değil mi? Bir enteresanlık daha var aslında. O da Fame Residence'ın hikâyesi. Almanya'dan dönüş yapan Fatma ve Mehmet isimli karı-koca Antalya'da küçük bir otel inşa ediyor. Mütevazı bir tesis. Otelin ismi Fatma'nın "Fa"sı, Mehmet'in "Me"sinden oluşuyor: Fame. Sene 1988. Antalyalı Aydın ailesi ile Mersinli Okutan ailesi el ele verip satın alıyor bu oteli. Fame'ın İngilizce'si malum, "şöhret." Hoş bir isim. Fame kalmış. Fame'ın yeni sahipleri o güne kadar tarımla iştigal edegelmişler. En başta da pamuk ekiyorlar. Fakat, tarım artık eskisi gibi değil. Hele pamuk, hiç değil. Ek, dik; karşılığı yok. Satıp savıp turizme girme nedenleri bu. Giriş o giriş. 2 bin 550 yataklı 5 otelleri var şimdi bölgede. Hemen belirteyim ki, Türk otelcileri işletmeciliği öğrendi. Oteller zaten yeni ve her birisi bir mimarlık harikası. Çalışanlar güler yüzlü. Mutfaklar, Türk misafirperverliğini gösterme iddiasındaymışçasına zengin. Temizlik de öyle. Hakeza çevre düzeni... daha iyisi olamaz. Eee, gelen memnun kalmasın da ne yapsın? Kalıyorlar tabii. Müşterilerin yüzde 25'i eski müşteri. Gelen bir daha geliyor. Fame Residence için de geçerli bu. Hatta, daha da ileri götürmüşler. Tek işleri otelcilik olduğu için gece gündüz "ne yaparsak dahi iyi olur" sorusuna cevap aramışlar. Birini yerine getirir getirmez, ikinciye, üçüncüye bakmışlar. Fame Residence Koordinatörü Erkut Kara, "Tek düşüncemiz, müşteri memnuniyeti" dedi. Sezon belli. Haziran-Ağustos arası, üç ay. Biraz da Eylül, Ekim. Önü ve arkası ne olacak peki? Açık kalsa, bir dert. Kapatsa, başka bir dert!.. Kapattı diyelim. İşçi ne olacak? Elemanını kaybeden yanar. Bu sene işten çıkardığını ertesi sene bulamaz çünkü. Gitti, gider. İnsan unsuru, hizmet sektöründe çok önemli halbuki. Turist otelden ziyade aşçıyı, komiyi, garsonu, spor hocasını ve masajcıyı tanıyıp seviyor. Tekrar gelen, onlar için geliyor. Kim böyle bir elemanı kaybetme riskini göze alabilir ki? Otelciler ölü sezonu azaltmanın yolunu arıyorlar. Nispi de olsa mesafe katettiklerini söyleyebilirim. SPA mesela. Sağlık hizmeti veren bu sektör otellerin daha fazla açık kalmasında etkili oldu. Golf de öyle. Kongre turizmi var bir de. Ölü sezonda can simidi olup çıktı. Hele futbol. Kampa giren spor klüpleri otelde kalıyor. Dolayısıyla, otellerin birçoğu futbol sahası açtı. Oteller tanıtımı da öğrendi. Birlikte kampanya yapıyorlar. Haliyle maliyetler aşağı indi ve daha fazla tanıtım yapma imkânına kavuştular. Tek eksikleri, fiyat politikasının tayininde. Bir türlü otelci, tur operatörü, acente ve hava yolu şirketleri bir araya gelip de "hepimizi kurtaran bir orta yol bulalım" diyemiyorlar. Bir sene acente kazanıyor. Ertesi sene tur operatörü. Otelcilerin de kazandığı oluyor tabii ama eskiyen tesisleri yenileyecek kadar değil. Bu da sektörün handikabı.