Bu gençlerin sesini duyun

A -
A +

Sosyal medya Türkiye'de doğru kullanılıyor mu? Bu sorunun cevabı zor ama yaygın bir şekilde kullanıldığı kesin. Malum sosyal medyanın en önemli özelliği hızı. Olup bitenden anında haberdar oluyor insan. Sosyal medyanın gazete ve televizyona fark attığı da ayrı bir gerçek. Yazılı ve görüntülü medyanın bir merkezi var çünkü. Haberin önce medya merkezine ulaşması ve oradan yayınlanması gerekiyor. Sosyal medyanın merkezi ise haber. Bilgisayar, pc ve akıllı telefon olsun yeter. Tek "tık"la haberi twitter ya da facebook'a indirip herkesin anında haberdar olmasını sağlamak mümkün. Sosyal medya iyi bir baskı unsuru da aynı zamanda. 5393 Sayılı Kanuna tabi olup mahalli idarelerde sözleşmeli çalışanlar ile İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunları çok iyi kullanıyorlar bu medyayı. Hayranım onlara. Her gün bıkmadan usanmadan mesaj atıyorlar, bakanları arayıp durumlarını bildiriyorlar ve dertlerine deva olunmasını istiyorlar. Gerçekten dertliler ve bu dertlerini gayet iyi dile getiriyorlar. Hakaret yok, saygısızlık yok. İçinde bulundukları şartları ve ruh hallerini usulüne uygun bildiriyorlar. Takdire şayan bir davranış biçimi. Ah bir de Ankara duyuverse bu gençlerin sesini! 5393 mağdurları mesela. Bu gençlerin her birisi bir değer. Üniversite okumuş, master yapmış. Devletine hizmet aşkıyla yanıyor. Bir işe de girmiş. Belediyede ya da özel idarede görev yapıyor. Terk farkı, bu hizmeti sözleşmeli vermesi. 5393 Sayılı Kanun öyle çünkü. Adı üstünde sözleşmeli. Olsun, ne fark eder ki? Hizmet hizmettir. De... kazın ayağı öyle değil işte. 20 sene çalışacak olan bir insanla ne sözleşmesi yapacaksın? Hadi yaptın diyelim. Mantığı ne? Sözleşmeyi 2-3 sene gibi kısa vadeli projeler için yaparsın ve proje bittiğinde herkes kendi yoluna gider. İlanihaye çalışan personeli sözleşmeli statüsüne sokmanın mantığını bilen varsa; beri gelsin. Yok! "Sözleşmeli" diye kız bile vermiyorlar bu gençlere. Varın gerisini siz düşünün! Belediye başkanlarına sordum, valilere sordum; onlar da memnun değil sözleşmeli personel istihdamından. Gel gör ki bir türlü çözüm üretilmiyor bu basit mesele için. Başbakan Erdoğan geçen sene mayıs ayında söz de vermişti halbuki "seçimden sonra kadrolu yapacağız" diye. Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in "En kısa zamanda halledeceğiz" şeklinde beyanı da var ayrıca ama sonuç yok! Hakeza İİBF mezunları. İşsiz 300 bin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunu olduğu söyleniyor. İşsiz üniversite mezunlarının yarıdan fazlasını bu fakülte mezunları meydana getiriyor. Acı bir şey! İşsizler ordusuna nefer yetiştiriyor sanki bu okullar. İİFB mezunlarının rahatsızlığını iki başlık altında toplamak mümkün. 1) Onların istihdam edilmesi gereken kadrolara Fen ve Edebiyat Fakültesi mezunları alınıyor. 2) 2010 yılında aldıkları puanların bu Haziran'da geçerlilik süreleri bitiyor. Şimdi bu gençler hazirandan önce 15 bin İİBF mezununun işe alınmasını talep ediyorlar. Ki, hiç de haksız sayılmazlar. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bu gençlere elini uzatarak; ilk hamleyi yapsın. Not: Türk Polis Teşkilatı'nın 167'nci yılını kutluyor; vefatı aynı güne rastlayan Sakıp Sabancı'ya rahmet diliyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.