Bugün mübarek Kurban Bayramı, ikinci gün. Kimi işini kaybetmenin moralsizliği, kimi de işinden olma korkusuyla girdi bayrama. Ama yine de kurban kesen... kabir ziyareti yapan... eşini dostunu sevindiren insanlarla dolu cadde ve sokaklar. Evlerden huzur taşıyor. Halkın sağduyusu ve metaneti, bayramın kutsiyetiyle birleşince bütün olumsuzluklara rağmen muazzam bir kaynaşma çıktı ortaya. Bunu asla göz ardı etmemek lazım. Toplumu toplum yapan en önemli dinamik de bu değil mi zaten. Bayramın estirdiği bu güzel havanın bayram sonrasında da devam etmesi gerekiyor. Ortak akıl bu dayanışma olmadan ortaya çıkmaz çünkü. Ortak akıl olmadan da ülkede birlik dirlik olmaz. Moraller bozulur ve insanlar öfkeye kapılıp sağa sola savrulur. Bunlar arzu edilen şeyler değil tabii. Bütün bu güzelliklere rağmen beni endişelendiren ciddi bir neden var aslında. Hemen söyleyeyim ki, yanılmış olmayı çok istiyorum. Ülke bir kriz bulutunun gölgesinde kaldı. Yağış, sağanak halinde yağıyor. Gökten neyin ineceğini tam bilmiyoruz ayrıca. Hazırlıklı olmazsak yağış sele, sel de felakete dönüşebilir! Geçmişte çok örneğini gördüğümüz o kötü huyumuz yeniden depreşiverirse yandı gülüm keten helva. Kriz malum; global. Global finans krizi. Parayla iş yapan sektörlerle ilgili yani. Koskoca bankalar devrildi bir bir. ABD'nin, Avrupa'nın devi dediğimiz bankalar yerle bir oldu. Trilyonlarca dolar enjekte ediliyor hâlâ bana mısın, demiyor sektör. Durum o kadar vahim yani. Gelelim, beni endişelendiren konuya. Milli huyumuz! İçinde bulunduğumuz şartları değerlendirmek yerine hemen bir suçlu bulup suçu ona yükleyiveririz. Böyle bir kolaycılığımız var bizim. Şimdi de ona benzer bir durum yaşanıyor. Reel sektör zor durumda. Finans sıkıntısı çekiyor. Yarın öbür gün işten çıkarmalar hızlanabilir. Bunlar Türkiye'nin gerçeği. Kim inkâr edebilir ki? De... bankalar ne yapsın? Konuşmalara bakılırsa, bu işin tek sorumlusu finans sektörü. Bankalar yani. Sanayiye gereken finansman desteğini vermiyorlar çünkü. Gerçekten öyle mi acaba? Sanmam. Dünyada yaşanan kriz, finans krizi. Zorda olan bankalar. Tamam Türk bankaları için şimdilik böyle bir risk yok ama ya olursa? Dikkatli olmaları lazım. Peki, ne yapmak lazım. Türkiye'de para yok değil. Var. Var olmasına var ama herkesi memnun edecek kadar değil. Peki, çare ne? Öncelikleri doğru tespit etmek. Türkiye döviz fakiri. Önceliği döviz getirici işlere vermesi gerekiyor. İhracat, turizm ve hizmet sektörü. Bu sektörler döviz kazandıran sektörler. Onlar arasında da döviz getirmeyi sürdürebilenlere öncelik vermek lazım. Hasılı, Türkiye devamlı döviz kazandıran verimli sektörlerini vakit geçirmeden tespit edip onları desteklemeli ki, kriz bittiğinde hâlâ ayakta duruyor olsun. Bunun için de kavgadan ve birini suçlamaktan uzak durmak gerekiyor. Şart bu. Hayırlı bayramlar diliyorum efendim...