Bu yazı size

A -
A +

Yazdığım yazıyı boşluğa fırlatıyorum adeta. Okuyan var mı, meçhul. Bazı okuyucularım, lütfedip bir şeyler yazıyorlar da iletişim kuruyorum. O yazılar, benim aynam. Oradan bakıp kendime çekidüzen veriyorum. Faydalı oluyor yani. Gelen yazılara doğru dürüst cevap veremiyorum ama hepsini okuyorum. Herkese gönderilen mailler var tabiî bir de, bana da geliyor. Onları okumam mümkün değil. Uzun. Yaptığım tek şey silmek. O bile bir dünya vaktimi alıyor. Okuyucularıma bugün kısa da olsa, cevap vermek istiyorum. İşte bazıları: Hasan Ulu (Mersin): Hayır, sizin sandığınız gibi hayatla dalga geçmiyorum. Fakat, kendime karşı böyle bir tavrım var ve çok memnunum bundan. Bizim oralarda (Tabiî sizin orada da) Gülnarlılar'a 'Cuburcu' dendiğini biliyorum. Nesinden gocunayım? Cubur, üzümün pekmezden önceki ismidir. Çok hoş üzüm yetişir Gülnar'da. Nohutu da lezzetlidir, hele tohumluk olarak ondan daha iyisi yoktur. Bilenler bilhassa arar onu. Atilla Ş. (Gaziantep): Nasıl böyle bir esnek moralle kaldığımı soruyorsunuz. Kim benim gibi dolu dolu yaşamışsa aynısının tıpkısı onda da olmuştur. Hayat güzeldir, yaşamak lâzım. Hem de doğrusuyla, eğrisiyle yaşamak lâzım. Sizin yazınız da bana depresyon tedavisi oldu, teşekkür ederim. Şule Yıldız (Sivas): Kardeşim de çok, çocuğum da. İhtiyacım yok, kalsın!.. İbrahim Konuk (Eskişehir): Bu kadar lafı nereden bulup da yazıyorum? İbrahim kardeş, doğrusu bunu henüz ben de anlayabilmiş değilim. Fakat, hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim. Kim bilir, belki de benim kalın kafalılığımdan kaynaklanıyordur ama öyle. Bir yazı için bazen günlerce araştırdığım, onlarca kişiyi dinlediğim oluyor. Bazen de 10-15 defa yazıp yırtıyor, tekrar yazıyorum. Halime Yaprak (Bursa): Yazı yazmayı sevdiğinize sevindim. Hayatınızı veya etrafınızda gördüklerinizi yazmayı deneyin. Yılmadan yapın bunu. Şöyle 40-50 sayfa yazdıktan sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Kemal Kurtuluş (Konya): Sevmiyorsanız, yapmayın o işi. Mutlu olmanın tek yolu, sevdiğin işi yapmak. Zengin olmanız için garanti veremem ama mutlu olacağınız kesin. İrfan Kazandı (Afyon): Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer ile akrabalığımın olmadığını daha önce de yazmıştım. Yok! Habip Bozdoğan (Adıyaman): Adıyaman caddelerindeki yol yapım çalışmalarının 4-5 senedir sürdüğünü ve Nemrut'a çıkmak için şehre gelen turistlerin yolda serili zifte basmamak için adeta cambazlık yaptığını söylüyorsunuz. Fotoğrafını gönderdiğiniz turistlerin gözlerinde görülüyor zaten o ünlem işareti. Hepsi iyi hoş da şikâyetinize bir anlam veremedim doğrusu. Yok öyle, burası Türkiye! Bekleyin biraz, 10 sene dolsun hele bir. Ayrıca, Nemrut yolunun bozukluğundan bahsediyorsunuz ki, hiç hoş değil bu!.. Karayolları Bölge Müdürlüğü'ne ve Adıyaman Belediyesi'ne ödül vermeniz gerekirken şikâyetçi olmanız hiç de şık durmamış! Bozdoğan Oteli'ne gelen turist memnun olsun diye, bunca senelik gelenek bozulacak değil herhalde?!. Ayşe Topçu (Balıkesir): Bazı yazılarımda 'Ben' diyorsam bunu böbürlenmek için değil de o fikrin doğrusuyla, yanlışıyla bana ait olduğunu vurgulamak için söylüyorum. Elimi taşın altına sokuyorum yani. MI ACABA?!. Gazi El Yaver'in seçilmesiyle Irak'ın dediği olmuş... Irak'ın dediğinden kime ne, ABD'nin dediği önemli! *** Meksika'da bir kadın kendi kendine sezaryen yapmış... Çaresizliğin gözü kör olsun, her şeyi yaptırtıyor insana! *** İhracatçının barutu bitmiş... Devalüasyon verelim öyleyse! *** Uday'ın renk değiştiren otosu bile varmış... Tam bukalemunmuş demek ki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.