Bugün sözün bittiği gün
10 Ağustos 2014 01:00
Türkiye bugün cumhurbaşkanını seçiyor. Sandık başına gitmek, vatandaşlık görevi. Bu görevi yerine getirmek lazım.
Türkiye zor bir dönemden geçiyor. İç piyasa daraldı. Yerli tasarruf yeterli değil. Komşu ülkelere gerçekleştirilen ihracatta düşüşler yaşanıyor. Bazı ülkelerdeki müteahhit ve iş adamlarımız geri döndü.
De... bu zorluklar sadece Türkiye'ye mi mahsus? Hayır. Hemen her ülke üç aşağı beş yukarı aynı sıkıntıları yaşıyor. Irak, Suriye, Mısır, Libya, Filistin mesela. Bu ülkelerde mal güvenliği olmadığı gibi can güvenliği de yok!
Kuzeyimizde Rusya ve Ukrayna var bir de. Onlar da perişan. Rusya'nın Kırım'ı kontrolü altına alması, Ukrayna'ya saldırması Batılı ülkeleri harekete geçirdi ve Rusya'ya birçok ambargo uyguluyorlar. Rusya'dan satın aldıkları petrol ve doğalgazı azalttılar.
Bu ambargolar evet Rusya'yı etkiledi etkilemesine ama bir ikinci etkilenen kesim daha var ki, o da çok önemli. Rusya'da yatırım yapmış yabancı şirketler üzerindeki etkiden söz ediyorum. Rusya'da otomotiv, enerji, konfeksiyon, gıda başta olmak üzere birçok alanda yatırım yapmış Avrupalı ve Amerikalı şirketlerden olumsuz açıklamalar gelmeye başladı. Kimi yeni yatırım yapmayacağını söylüyor, kimi kapanma tehlikesinden söz ediyor. Çin kaynıyor. Amerika bir gün bir ülkeye müdahale ediyor. Ertesi gün başka ülkeye. Daha dün geldi, kontrolü altındaki petrol bölgelerini işgal eden "IŞİD"i vurdu. Avrupa ülkeleri de kendilerine göre strateji üstüne strateji geliştiriyor.
Bütün bunlar gösteriyor ki, dünya risk altında. "Risk olmasın" diyenin hiçbir şey yapmaması lazım. Ki, o da mumdan farksız. Bir müddet sonra söner gider.
Üretimi ele alalım mesela. Her safhası karmaşa. Tedarik, üretim, insan kaynakları yönetimi, lojistik. Hangisi krizden ari ki? Fakat bu riskler beraberinde fırsatları da getiriyor. Risk yönetimini doğru yapan kazanıyor, yapamayan kaybediyor!
Ülke yönetimleri de öyle. Riskten kaçan değil, riski yöneten kazanıyor. Dolayısıyla Türkiye'nin içte ve dışta risk almasına değil, riskleri yönetim tarzına bakmak lazım.
Siyaset farklı mı sanki. O da öyle; risklerle dolu. Bugün cumhurbaşkanı seçimi var. Türkiye ilk defa cumhurbaşkanını seçiyor. Üç rakipten biri seçilecek, diğer ikisi kalacak. Risk değil de nedir bu? Yüzde 50'nin üzerinde oy almak bile yetmiyor cumhurbaşkanı seçilene. Yüzde 50'nin üzerinde daha çok oy almalı ki, karizması yüksek olsun.
Bu durum seçen için de aynı aslında. Oyunu doğru adaya versin ki, ülkenin dirlik düzenliğine faydası olsun. Tatil zamanı. Gerekirse tatilini yarıda kesip gelmesi ve oy kullanması lazım. Bunu yapmazsa, "oyumu kullansaydım, böyle olmazdı" diye pişman olmak da var çünkü işin içinde. Oy kullanmak vatandaşlık görevi ayrıca.
Son söz: Türkiye'nin sadece Irak'la ticaret hacmini 50 milyar dolara çıkarma imkânı var. Bunların hepsi kriz yönetimiyle ilgili. Yeni Cumhurbaşkanımız krizi doğru yöneten, daha doğrusu doğru yönetilmesine katkı veren bir vizyon olsun. Bugünkü seçimin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.