Büyüdük, haberiniz var mı?

A -
A +

Türkiye ekonomisi 2004 senesinde yüzde 9.9 büyüyüp OECD ülkeleri arasında rekor kırdı. Şayet Venezuela'nın yüzde 17.3'lük büyümesi olmasaydı bu oran Türkiye'ye dünya rekoru getiriyordu. Yere göğe sığdırılamayan Çin'in bile yüzde 9.5 büyüdüğü bir dönemde hiç fena değil Türkiye'nin bu performansı. Uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley, 2005 büyümesinin de 7.2 olacağını bildirdi. Bir de kişi başı milli gelir artışı var tabii. Şimdiye kadar 4 bin dolar hiç görülmemişti ama 4 bin 172 dolar açıklandı bu rakam. Hele, satınalma gücü paritesine göre kişi başı Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) var ki, yeme de yanında yat. Tamı tamına 7 bin 736 dolar. Büyüme rakamındaki bu iyi haber gerginliği azalttı. Yeni bir moral geldi ülkem insanına. Da, bu gelişme sokağa neden yansımadı acaba? Sağlıklı büyümenin alameti talebin mal ve hizmet ihracatıyla yatırım harcamalarından gelmesidir. Türkiye'de 2004 senesinde otomotiv, beyaz eşya, buzdolabı gibi tüketim mallarında yüzde 30'larla ifade edilen ciddi bir artış oldu. Bunlar kadar yüksek değilse de giyim eşyası tüketiminde de gerçekleşti bu artış. Ücretlerdeki artışın enflasyon+(artı) bir iki puan refah payıyla sınırlı kaldığı bir ülkede nasıl oluyor da böyle bir artış oluyor? Zurnanın zırt dediği nokta burası işte. Kriz nedeniyle yastık altına atılan tasarrufların bir kısmı çözüldü ve bu talep patlaması esnasında kullanıldı. Diğer bir kısmı ise bankaların kredi kartı aracılığıyla halka kullandırdığı kredilerden ve sağladıkları vadeli satış imkanlarından geliyor. Yani, talep borç kaynakla karşılandı. Hakeza, otomobil ve özel yatırımlar. Bunlar da nispeten kârla finanse edildiyse de önemli bir kısmı yine borç kaynaklarla karşılandı. Önümüzdeki senelerde makine yatırımı artar, hizmet sektöründe ciddi büyümeler olur ve dolayısıyla işsizlik azalırsa, hem sokağa yansıması mümkün olur, hem de devamlı hale gelir bu büyüme. Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya bile şu günlerde kriz yaşıyor. İşsiz sayısı 5.2 milyonu aştı. Ekonomik durgunluk ve yüksek sosyal güvenlik harcamaları Alman ekonomisini zora soktu. Almanya Cumhurbaşkanı Köhler, ekonomideki olumsuz gelişmeler üzerine hükumet ve muhalefeti vatanseverliğe davet etti. Fransa, İtalya da öyle. Gelişmekte olan ülkelerin çoğu zaten krizle boğuşuyor. Böyle bir dönemde Türkiye, bir taraftan geçmişin kamburunu üzerinden atmaya, bir taraftan da geleceğini sağlama almaya çalışıyor. Kolay değil tabii. Hükumetin bugüne kadar gösterdiği performansı kimse göz ardı edemez. Ancak, burada bir gerçeğin daha altını çizmek lazım. IMF ile uyum içinde çalışan, AB üyeliği için Kopenhag siyasi kriterlerine eksiksiz uyan bu hükumetin son günlerde gösterdiği performans düşüklüğü gözden kaçmıyor. Silkinmesi, adımlarını hızlandırması lazım. Türkiye, zaten yetişmiş eleman ve bilgi eksikliği olan bir ülke. Bu şartlar altında bir de dışa kapandın mı, global dünyaya uyum sağlanılmaya çalışıldığı şu dönemde olduğun yere çakılıp kalırsın. AK Parti'nin bu bilgi birikimi eksikliğini kendi içinden telafi etmesi mümkün görülmüyor. Komplekse kapılmayıp dışa açılması ve yeni beyinleri bünyesine adapte etmesi zaruret haline geldi. > MI ACABA?!. Katolik dünyası Papa Jean Paul'dan dolayı yasa girmiş... Müslümanların böyle bir lideri olmadığı için sevinmemiz mi lazım acaba? * * * Farelerin de neşelendikleri vakit aynen insanlar gibi güldüğü ortaya çıkmış... Bizim kaybettiğimiz şeyi onlar bulmuş demek ki!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.