Turkcell ve Garanti Bankası. Bu iki kuruluşta iş bulup çalışan gençlerin ne kadar şanslı olduğunu biliyor musunuz? Müthiş! Nedenini de söyleyeyim mi? Her ikisi de 2006'nın en iyi "insan kaynakları"na sahip de ondan. "Bana ne bundan?" demeyin! Bana nesi şu: O firmaların elemanları torpil morpil olmadan terfi ediyorlar bir kere. Tüm kademeleri hak ede ede, sindire sindire geçiyor her bir eleman. İster Turkcell olsun, isterse Garanti Bankası. Bu işletmelerin insan kaynakları departmanı işe alırken öyle ince eleyip sık dokuyor ki, anlatamam. Ama bir de genç adam şayet o kuruluşun elemanı olma hakkını kazanmışsa, deme gitsin. Daha kapıdan adım attığında kendisini "farklı" hissetmeye başlıyor. Çünkü, bu şirketler gelişigüzel personel almadığı gibi "adama göre iş" de vermiyorlar. Oraya giren mutlaka "özel"dir. Bir sporcu nasıl ki kilosuyla, boyuyla, fiziki kabiliyetiyle kayda geçiyorsa, bu işletmelere alınan personelin de daha işe başladığı an hangi "kırat"ta olduğu; açık ve net bir şekilde tescilleniyor. Bu nasıl oluyor? Garanti Bankası, diyelim mesela. Bu banka her şeyden önce, işinin ne olduğunu tespit ediyor. Sonra da o işe hangi vasıflarda bir eleman alması gerektiğine karar veriyor. "İşe göre adam" yani. Ondan sonrası kolay. İmtihana tabi tuttuğu kişiyi yazılı, sözlü testlerden geçiriyor ve ardından da birebir mülakata alıyor. Bütün bu aşamalar geçtikten sonra, o gencin tabiri caizse röntgeni çekilmiş oluyor. Hangi konu ilgi alanına giriyor, neye karşı zaafı var, misyonu ve vizyonu nedir?.. hepsi ama hepsi ortaya çıkıyor o en son yapılan mülakattan sonra. P&G Türkiye Pazarlama Direktörü Levent Kömür, kendisinin de böyle bir mülakattan geçtiğini ve bu mülakatın hayatını değiştirdiğini söyledi. "Finansçı olmak için imtihana girdim" diyen Kömür, hayatını değiştiren enteresan anı şöyle anlattı. "Mülakattaki yetkililer bana, 'senden finansçı olmaz. Fakat, çok iyi pazarlamacı olursun' dediler." Düşünebiliyor musunuz? İmtihana giriyorsunuz ve imtihan heyetindeki uzman kişiler size hangi konuya yatkın olduğunuzu "şak" diye söyleyiveriyorlar. Öyle ya, bir işi yaparken insanın kabiliyeti kadar; duygusu, vizyonu, odaklanma yeteneği de önem kazanıyor. Bir insanın sevmediği bir işi yapması mümkün mü? Hadi yaptı diyelim, ne kadar başarılı olabilir ki? Bir firma veya kişi; neye odaklanıyorsa, o konuda başarılı olur. Motivasyon yoksa başarı da yok! Turkcell ve Garanti'nin başarı sırrı da burada gizli. Şirketin karar vericileri, "insan kaynakları"nı önemsiyor ve bu işe hem para hem de zaman ayırıyorlar. Kendinizi deneyin Turkcell ve Garanti Bankası'na yaptığı müracaat sonunda imtihanları başarıp işe kabul edilen bir gencin kendisine güven duymasının ana sebebi işte bu. Kabiliyeti tescilleniyor adamın; bundan daha güzel ne olabilir bir çalışan için. Kostaklanmakta haklı tabii genç adam. Bununla bitmiyor tabii. İşbaşı yapar yapmaz o gence vizyon aşılanıyor. O da yetmiyor, imkân veriliyor. O da yetmiyor, karar vermeye dahil ediliyor. O da yetmiyor, harekete geçirmek için o gence sorumluluk veriliyor. Hem de ne sorumluluk! Kapasitesinin biraz daha üstünde bir sorumluluk veriliyor ki, kendisini daha iyi geliştirsin ve iş yürütme kapasitesini artırsın. Ayrıca, sorumluluk vermek; o kişiyi güven duyulduğunun da bir nişanıdır ki, kendisine güvenildiğini hisseden bir elemanın başarılı olmaması için neden kalmıyor geriye. Bu kuruluşlarda herkesin önü açık. Hızlı koşana göre de, yürüyene göre de bir pist var. Hıza göre kulvar. Yeter ki yan gelip yatmasın!.. Bir de terfi var tabii. O genç adam, ömrü billah evrak memuru olarak kalacak değil ya!.. Gösterdiği performansa göre derece alıyor ve şef, müdür yardımcısı, müdür, koordinatör, genel müdür... oluyor. Bu kademeleri geçerken torpil yok, kayırma yok, yeteneği görmezlikten gelme hiç yok!.. Adamlar öyle bir sistem kurmuşlar ki, hak eden hak ettiğini alıyor. Ne fazla ne eksik! Bu hafta içinde AK Emeklilik'in ana sponsorluğunda gerçekleştirilen İnsan Kaynakları Zirvesi'ni izlerken düşündüm bütün bunları. Buradan gençlere seslenmek istiyorum. Boğulacaksanız büyük denizde boğulun! Garanti Bankası, Turkcell gibi kurumların mutlaka imtihanına girin. Kazanamasanız dahi kendinizi tanımanıza yardımcı olur bu hareketiniz. Sakın unutmayın; "büyük deniz!"