Çalıyı tersine sürüme!

A -
A +

Vakti zamanında ülkenin birinde bir hapishane varmış, salt idam mahkumlarının kaldığı. Bir gün gelmiş cellat emekli olmuş. Yenisi geldi gelinceye kadar hapishane dolup taşmış tabii. Yöneticilerde bir panik bir panik anlatamam. Ya firar ederlerse?!. Yetkililer bir araya gelip karar vermişler sonunda: Mahkumları intihara teşvik! Hapishanenin uçuruma bakan duvarına çıkıp cazip teklifler sunmaya başlamışlar: Fransız mahkuma, "Aşağıda eğlence var, müzik var; hem de sınırsız" demişler. "Daha ne isterim" deyip hemen atlamış Fransız! Alman'a, "Aşağıdaki işin kalitesini biliyor musun? Ayrıca ücretler de çok yüksek" demişler; o da "Tutmayın beni" deyip boşluğa bırakmış kendini. Türk ise hepsinden hızlı çıkmış. "Aşağı atlamak yasaktır" demişler çünkü ona!.. Türk milletinin özünde yasaklara meydan okuma alışkanlığı vardır. Davetlere ise hep şüpheli yaklaşırız; bir çapanoğlu ararız altında. Yukarıda anlattığım hadise bu konudan önce mi, yoksa daha sonra mı gerçekleşti tam bilmiyorum ama 1978 senesinde Belçika Başbakanı Leo Tindemans taa Türkiye'ye kadar gelip o günün başbakanı Bülent Ecevit'e, "Bu bir fırsat. Gelin AET'ye girin" diye yalvardı. Ecevit, ne yaptı? "Türkiye, hazır değil" deyip reddetti ayağına gelen bu fırsatı. Çalıyı tersine sürümede üstümüze yok. Hangisini sayayım ki. 1980'li yıllarda gündeme bu sefer de Gümrük Birliği (GB) geldi. Bizim 'aslan sosyal demokratlar' nasıl bir tepki verdi dersiniz buna? "Onlar ortak, biz pazar!" Meydanlara çıkıp yumruklarını sallaya sallaya aynen böyle dediler. "Onlar ortak, biz pazar!" Seneler su gibi akıp geçti tabii. 1995 senesinde ancak çözdü AB liderleri Türk'ün haletiruhiyesini. Türk halkı hep söylenenin tersini yapıyor çünkü. 'Hadi gelin, üye olun' demediler tabii bir daha. Aksine, "Türkiye'nin nüfusu çok fazla. Taşıyamayız bu yükü" diyerek ayak sürüdüler. Muvaffak oldu bu taktik. O güne kadar olur mu, olmaz mı bir türlü karar veremeyen Türkiye "Kambersiz düğün olmaz" diye koştu AB'nin kapı eşiğine. Avrupa Parlamentosu'nun 1 Ocak 1996'dan geçerli olmak üzere Türkiye'nin GB üyeliğini kabul etmesinin hikayesi özetle böyle işte! Şimdi sırada AB üyeliği var. Türkiye canla başla müzakere tarihi almaya çalışıyor. İktidarı, muhalefeti herkes üzerine düşeni yapıyor. AB üyeleri 'olmaz' diyor, biz de aslanlar gibi saldırıp; onların olmazını olura çeviriyoruz! Da, benim en büyük korkum; bugün ipe un seren Fransa başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin bu tutumdan vazgeçip 'Türkiye'nin üyeliğine razıyız!' demesi! Taa başa dönüp "Onlar ortak, biz pazar" diye diye bağıracağımızı adım gibi biliyor ve doğrusu korkuyorum bu halimizden!.. > MI ACABA?!. AB Anayasası imzalanmış... İçinde para var mıymış, para? *** Darbe oldu diye İstanbul Belediyesi 1959'da hak ettiği Avrupa Ödülü'nü alamamış... Darbe bizde ödülden hep daha önemli olmuştur çünkü! *** Küba diktatörü Castro, kürsüden inerken düşmüş... Kürsü önemli değil, yeter ki koltuktan düşmesin! *** Türk yanlısı Fransız milletvekili, Erdoğan'a "Kendinizi anlatmanız lazım" demiş... Biz kendimizi yine kendimize anlatmayı severiz, elin yabancısına anlatmak bozar bizi!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.