Çalıyı tersine sürümeyin!

A -
A +
ABD dünyaya ayar veriyor. NATO ve Birleşmiş Milletler'i (BM) de peşine takıp o ülke senin, bu ülke benim fır dönüyor. Her ne kadar gittiği ülkelere "sizin iyiliğiniz için yapıyorum" diyorsa da yaptıklarının hepsi kendi çıkarına.
ABD dünya lideri olmuşsa boşuna olmadı. İktisadi, askerî ve siyasi güce sahip olduğu için oldu. Bunları korumak için ne gerekirse yapıyor. Bu üç güce sahip başka ülke yok. Avrupa ülkelerinin siyasi ve iktisadi gücü var ama askerî gücü yok. Asya ülkelerinin ise iktisadi gücü. Afrika'nın esamisi dahi okunmuyor zaten.
Orta Doğu'yu yeniden yapılandırma gayretine giren Obama Amerika'nın bu üç gücünü de seferber etmiş durumda. Savaş gemileriyle askerî gücünü, ülkelerin iç işlerine müdahale ederek siyasi gücünü, dolarla ekonomik gücünü kullanıyor.
Ekonomik gücü mesela. Amerika Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke "2013 yılı sonunda piyasadan para çekmeye başlayacağız" diye bir açıklama yaptı. Bu söz, "her ay düzenli olarak gerçekleştirdikleri  85 milyar dolar tutarındaki tahvil alımını durduracakları" anlamına geliyordu. Dünya yerinden oynadı tabii. Şimdi bütün dünya soluğunu tutmuş vaziyette, FED'in 17-18 Eylül 2013 tarihinde yapacağı toplantıyı bekliyor. Bernanke, "Bu aydan itibaren tahvil alımını durduruyoruz" derse; seyreyle sen gümbürtüyü. Dolar değer kazanmakla kalmayacak; faiz de yükseliverecek daha o dakikada.
ABD'nin askerî gücünü tartışmaya gerek var mı? Dünyanın bir numarası. Ha, Amerikan halkı çocukların ölmesini istemiyor. Bunu dikkate alan Obama, "Havadan vuracağız" diyor. Bu söylediğim Suriye için ama başka ülkeler için de geçerli aynı şey.
Gelelim siyasi gücüne. ABD'nin en mahir olduğu konu bu aslında. Her ülkede var bir kere. Ülkelerin iç işlerini yönlendirdiği gibi manipüle de edebiliyor. Kendine taraftar bulmakta da mahir. Bir şekilde ülkelerin üzerinde denge unsuru oluyor yani.
Hal böyle iken gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hepsi ABD'nin hayata geçirdiği bu senaryo karşısında naçar kalıp pozisyon almaktan başka bir şey yapamıyor. Ucu bir şekilde kendilerine değiyor çünkü.
Peki Türkiye ne yapmalı? FED piyasadan dolar çekerse, "Aman canım. Çekerse çeksin" diyebilir mi? Hadi dedi diyelim, yine eskisi gibi kolay borç alabilir mi? Ya da faizleri düşük tutabilir mi?
Suriye ve Mısır başta olmak üzere uygulanan politikalar karşısında "Bırak ne halleri varsa görsünler. Bana ne" tavrını sergileyebilir mi?
Askerî?müdahale?söz?konusu olursa, Türkiye; "Ben barışçı bir ülkeyim" deyip komşularında yaşanan?vahşete?tepkisiz?kalabilir mi?
Bütün bu soruların cevabı "Hayır"dır. Türkiye'nın ne bu hareketin dışında kalma şansı var, ne de durdurma imkânı. Fakat, yeniden yapılanan dünyada aktif rol almak gibi bir mecburiyeti de var. Bölge hem ticari yönden ve hem de sosyal yönden Türkiye'nin vazgeçilmezi çünkü. Her şey bittiğinde Türkiye'nin kazanalar tarafında olması lazım. Bunun için de siyasi çekişmeleri bir kenara bırakıp iktidarı ve muhalefetiyle el ele verip doğru strateji geliştirmesi gerekiyor. Çalıyı tersine sürüme zamanı değil bu zaman.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.