Kıbrıs'ta Türklerle Rumlar senelerdir 'halat çekme'oyunu oynadılar. Hem de ne oyun. Gece demeden gündüz demeden 40 senedir sürüp giden bir oyun bu. Çek ha çek. Çek ha çek! Telef olan insan ve zaman kaybı da cabası. Bazen ip kopma noktasına geldi, bazen taraflardan birinin ayağı yerden kesildi ama hep devam etti bu çekişme!.. Aslında sadece onlar değil bu oyunun aktörleri. Taraflara Türkiye ve Yunanistan destek verdi. Serde garantörlük var ya!.. Yunanistan açıkgözlülük yapıp AB üyesi olunca; eli güçlendiği gibi tavrı da değişti, daha bir şişinmeye başladı. Arkalandı ne de olsa. Kendi derdine düşen Türkiye ise karanlıkta gölge kovalamaktan öte bir şey yapamadı. Strateji, diplomasi, hak getire. Tek düşüncesi, mitili AB'ye atmak!.. Hem şoför mahalli, hem de 10 kuruş. Böyle bir şey yok fakat Türkiye zaman zaman o uyanıklığı denemedi değil, denedi. Amma velakin sonuç alamadı. On kuruş verenin yeri ancak ve ancak kamyon kasası. Yunanistan AB rüzgârını ardına alınca Türkiye daha bir çaresizleşti. Şimdi bir taraftan AB'ye girmek istiyor, bir yandan da AB üyesi Yunanistan'la aşık atması gerekiyor. İki arada bir derede kalma hali!.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, taa ABD'ye kadar gitti. Oval Ofis'te Bush'un karşısına geçip bacak bacak üstüne atmak gibi boş bir heves değildi bu gidişin sebebi. Ondan, 'ağabeyliğini' gösterip Kıbrıs meselesinde destek vermesini istedi. Bu teklif karşısında mal bulmuş magribi gibi sevinen Bush, hemen bu tarafa geçip ipi Türkiye ile birlikte çekmeye başladı. Dengeler birdenbire değişti tabii. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın nezaretinde Denktaş ve Papadopulos'un el sıkışmasıyla mutabakat sağlandı ve müzakereler bugün başlıyor. Artık, 1 Mayıs'ta çıkılacak olan 'çözüm tüneli'ne girildi. Türkiye, kaybetme korkusuyla 40 yıldır oturmadığı masaya şimdi oturuyor. ABD'ye güveniyor çünkü. Uluslararası ilişkilerde her şeyin bir bedeli vardır. Her ne kadar, ABD verdiği desteğin karşılığını istememişse de; bu, hiç istemeyecek anlamına gelmez. Ne de olsa, mahallenin en güçlü bakkalı o. Veresiye defterine yazıveriyor işte. Türkiye'nin 'tezkere' hususunda takındığı tavır gibi bir tutum sergilememesi de büyüklüğün başka bir gereği. Türkiye sadece Yunanistan ile cebelleşse yine iyi; bir benzerini de Irak'ta yaşıyor aslında. Terörden dolayı tabii. Kuzey Irak'a kadar inen Türk askeri, dağ bayır demeden terörist kovaladı. O topraklar şimdi ABD'nin kontrolünde. İpin karşı ucunda şimdi terörist de yok, Kürt de. Doğrudan doğruya ABD var. Irak'taki Geçici Koalisyon Yönetimi'nin ABD'li Yöneticisi Paul Bremer, ipi kah geriyor, kah gevşetiyor. Ayrıca, Türkiye'nin Irak'la askeri olduğu kadar ekonomik ilişkileri de var. Yeniden yapılandırılan Irak'ta ihale almak istiyor bir kere. Durumun çetrefilliğini görüyor musunuz? Türkiye, farzımuhal Irak'tan dolayı komşusu olan ABD ile ileride bir problem yaşarsa; o zaman da AB'ye gidip 'Şu halata bir el atıver, abi' mi diyecek acaba? MI ACABA?!. Erkeklere de doğum izni geliyormuş... Geç bile kaldı, senelerdir çocuğa bakan onlardı çünkü! *** İsrail ile Suriye arasında arabuluculuk yapacakmışız... Bir bu eksikti! *** Ezine Peyniri Amerika'ya kadar uzanmış... Bu kadar sünenini ilk defa duyuyorum! *** ABD'de konferans veren Erdoğan, 'Liderin karizması, kariyerinden önemli' demiş... Tereciye tere satmak bu işte!